Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: Güzellik kainatın altın anahtarıdır
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 9/19/2007 9:32:20 AM


Sayın Esra Hanım,


 


18.9.2007 tarihli mailinizi aldım.


 


Kıymetli yavrum, şiir saf ve hayran kalplerin sesidir. Şiir okumak güzeldir, şiir yazmak da güzeldir. Ama aslolan yaşadığımız hayatı bir şiir haline getirebilmektir. İnsanoğlu dünyaya gözlerini açıyor. Önünde bir evren uzanıyor. İnsanlarıyla, hayvanlarıyla, bitkileriyle, eşya ve cemadatıyla... Sonra insana sesleniliyor: “Oku, Yaradan Rabbinin ismiyle oku”.  Bu hayat kitabını okumak, ondaki sayısız güzellikleri görebilmek, olaylar arasındaki sonsuz incelikteki bağlantıları çözebilmek ve sevmek, delicesine, deliler gibi sevmek, bütün varlığı kucaklamak, gidebildiğimiz yere kadar gitmek... Bir tek şartı var. Bu muhteşem yolculukta nefsimzin çemberinden çıkıp, kurtulabilmek. Maddenin ezen, boğan, yok eden kesafetinden kurulabilmek, küçük hesapları, küçük dargınlıkları, küskünlükleri, kırgınlıkları bir kenara süpürebilmek, madem ki biz bu dünyaya sevgi için, saygı için , hizmet için gönderildik, o halde falanca bizi sevmiş, filanca sevmemiş, arka dönmüş, dirsek göstermiş, bunlardan bize ne, Seven de sağolsun, sevmeyen de sağolsun, diyebilmek... Bizim bu vıdı vıdılarla kaybedecek zamanımız yok ki. Hedefimiz sadece sevgi yolunda biraz daha ileri gidebilmek. Olay bundan ibaret. Ne olur, nefs  engelini aşabilsek. Bu burjuva alışkanlıklarının dışına çıkabilsek. Bir gün birisi bana gelse, “Seni hiç sevmiyorum” dese bunda kızacak ne var? Herkesin kendine göre bir kabı var. Kimisi yüksük kadar, kimisi okyanusları içine alıyor, daha var mı diyor? Hayat böyle. Ne olur bu küçük takıntıların üstüne çıkabilsek. Bir gün Kenan Rıfai’nin annesi bir arkadaşıyla yolda gidiyormuş. Bir çocuk görmüş. Tehlikeli bir şekilde sallanıyormuş. “Aman yavrum” demiş, “düşmeyesin”. Çocuk cevap vermiş: “Sana ne?” demiş. Hatice Cenan Sultan, arkadaşına dönmüş “Bu çocuk ne güzel söyledi, bize ders verdi” demiş. Olay bu efendim. Herşey yorumda toplanıyor. Peki herşeyi hayra, iyiye, güzele yormak varken negatiflik nerden ortaya çıkıyor? Birisi bizi sevmediğini söylemiş. Şöyle düşünsek, “Bunda kızacak ne var? Acaba ben onun sevgisine layık mıyım, o sevgiye layık olabilmek için ne yaptım? Hangi özveride bulundum. Ona hangi güzellikleri sundum, hangi hareketlerimle örnek oldum? Ben kimim ki, beni sevsin. Çok haklı beni sevmemekle. Benim yapacağım iş onun sevgisine layık olabilmek. Eğer nefsinden uzaklaşabilseydi beni severdi. O halde sevmemekte haklı”. İşte yavrum, bu da bir yorum. Olaylara bu gözle baktığımız zaman ortada mesele kalmıyor. Bizim görevimiz sadece sevmek, karşılık beklemeden sevmek... Daha çok sevmek.


 


Güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel bir dünyada yaşıyoruz. Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” buyruluyor. Kainattaki her zerre bize O’nun güzelliğini fısıldıyor. Yerdeki bir kum tanesinden gökyüzündeki samanyoluna kadar bütün mevcudat çıldırtıcı güzelliklerle dolu. Bir gün bir Fransız yazarı sabah erkenden deniz kenarında dolaşıyormuş. Yerden bir kum tanesi almış. Onu çalışma masasının üzerine kadar götürmüş. O kum tanesi için yedi-sekiz sayfalık bir metin yazmış. Fransız edebiyatının en güzel metinlerinden biri ortaya çıkmış... Mes’ele görebilmek. Rilke, “Görmeyi öğreniyorum” der. Görebilmek, sonsuz güzellikleri görebilmek çok uzun bir eğitimi, cehdi, araştırmayı, gayreti gerektirir. O zaman kainattaki bütün güzellikler önümüzde açılır. Ve biz mest ve hayran kendimizden geçeriz. Güzellik, kainatın altın anahtarıdır. Ancak sabırla açılır. İdil Biret, güzel piano çalabilmek için kırk yıl gece-gündüz çalışmış, çaba harcamış. Hiçbir şey kolay olmuyor. Edison, elektriği bulmak için iki yüz bin deney yapmış. Kendisine soruyorlar: “Bulamasaydınız ne yapacaktınız?” Cevap veriyor, “Üçyüz bine doğru gidecektim”. Carlayle, “Kahramanlar”  isimli eserini sekiz yıl çalışarak yazıyor, matbaaya veriyor. Bir süre sonra eserin kaybolduğunu, bulunamadığını kendisine söylüyorlar. Carlayle hiç telaşlanmıyor, öfkelenmiyor, hayata küsmüyor, bunda da bir hayır var diyor. Oturuyor, sekiz yıl emek verdiği eserini yeni baştan yazmaya başlıyor.


 


Kıymetli yavrum, hayat böyle. En acı, en üzücü, en kahredici olaylar karşısında bile


 


 


 


“Yeniden başlasak, yeniden aşka


Hiçbirşey olmamış gibi yeniden”


 


diyebilsek. Yunus Emre gibi


 


“Her dem taze doğarız, bizden kim usanası”


 


diyebilsek. İşte o zaman bütün kainatın güzellikleri önümüze serilecek ve biz dünya cennetini yaşamaya başlayacağız. Allah bu güzellikleri bize de, yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de nasip etsin.


Selam, sevgi ve saygı ile.


 


Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Güzellik kainatın altın anahtarıdır Yazan Esra
Cvp: Güzellik kainatın altın anahtarıdır Yazan Sabri Tandoğan
     Cvp: Cvp: Güzellik kainatın altın anahtarıdır Yazan Esra; 9/19/2007 9:33:14 AM

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]