Saygıdeğer büyüğüm, çok sevgili nur yüzlü, nur gönüllü babacığım,
Size seslenebilmeyi, sizinle birçok güzellikleri paylaşabilmeyi engin gönlünüz, hoşgörünüz ve affediciliğinizle bizlere kolaylaştırdığınız ve bizleri de bütün bu güzelliklere ortak etme lütfunda bulunduğunuz için size öncelikle sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz...
Sevgili büyüğüm, bizler sizin rahmet dolu, af dolu engin gönlünüzün kıyılarında sizin gönül dalgalarınızla yıkanabilmeyi bekleyen, bunun hasretini çeken kumsallarda bekleyen kum taneleri gibiyiz... Siz büyük bir sevgiyle kucaklayarak, mutlulukların en güzelini, sevgilerin en değerli olanlarını sunuyorsunuz bizlere. İnşallah Yüce Rabbimiz de sizin bu engin gönül dalgalarınızdan nasiplenmeye bizleri layık kılar, size de kendi rahmet dalgalarını ulaştırır her zaman...
Sevgili büyüğüm, Resulullah Efendimizin “Kendisi için istediğini müslüman kardeşi için de istemeyen bizden değildir” buyruğunu bu güzel Ramazan ayı içinde sık sık hatırlamamız gerektiğini siz de çeşitli zamanlarda bizlere belirtiyor, özellikle de bu ayda çokca Hadis okumamız gereğine işaret ediyorsunuz. “Komşusu açken tok yatmamak” olarak ve yine bir başka Hadiste de buyrulduğu gibi “başkalarının dertleriyle dertlenmeyenlerin de gerçekten inanmış sayılamayacağı gerçekleri bizler için ne kadar büyük güzelliğin kapısına işaret ediyor. Bütün insanları ayırmadan sevgiyle kucaklayabilmek, onların dertleriyle dertlenebilmek, gözyaşlarına ortak olarak acılarını dindirebilmek, elindeki ekmeği yerine göre bölüşebilmek veya kendi canı istediği halde onu bir yoksula yedirebilmek ne güzel hasletlerdir. Zengin insan başkalarıyla paylaşabilecek şeylere sahip olan ve bunu en güzel şekilde yapabilen kimse demektir.
Efendim, vaktiyle cömertliği ile ün salan bir zat yaşarmış. Hatem-i Tai diye bilinen bu zat hep dağıtırmış yoksullara, kimsesizlere. Onun adı cömertliğin sembolüymüş adeta. Bir gün Hatem-i Tai yolda giderken bir zenci köleye rast gelir. Adamcağız yorgun ve bitkin bir halde, akşama kadar ağır bir işte çalışmış, kan ter içinde kalmıştır. Bütün bu emeğinin karşılığı olan bir tek ekmekle ilerlerken bakar ki açlıktan ölmek üzere olan bir köpek yerde kıvranıyor. Hiç tereddüt etmez, ekmeğinin tamamını yedirerek köpeği kurtarır, hayvan hareketlenir, ayağa kalkar. Bu olaya tanık olan Hatem-i Tai etrafındakilere “Siz” der, “beni cömert bilirsiniz, oysa ki bu zenci köle benden kat kat daha cömerttir. Çünkü ertesi akşama kadarki tek rızkı olan o bir tek ekmeğin tamamını köpeğe vermekte en ufak bir tereddüt göstermedi. Oysa benim yaptığım harcamalar sahip olduklarımın ancak belli bir kısmından ibarettir”.
Sayın büyüğüm, bundan yıllarca evveldi. Bir tv sohbetinizde Necip Fazıl Kısakürek’in “Halkadan Parıltılar” isimli eserinden bahsetmiştiniz. Orda rastladığım bir bölümde bir veli zattan bahsediliyordu. O zat birgün talebeleriyle giderlerken bir yük hayvanına rastgeliyorlar. Hayvan yaralı ve canı aciz bir şekilde arkasından kanlar sızıyor. Hemen talebelerine “Bu hayvanı yıkayın, temizleyin” buyuruyorlar. Talebeler işe koyulurken bir de bakıyorlar ki hocalarının da bacağından kanlar sızmaya başlamış...
Yine aynı kaynakta anlatılan bir anektodda başka bir veli zattan bahsediliyordu. O da ilim tahsili için memleketinden ayrılıyor ve bir süre başka bir yerde kaldıktan sonra uzunca bir yolculuktan sonra geriye dönüyor. Ancak heybesini açınca görüyor ki bir karınca da onunla birlikte gelmiş. Onu yuvasından uzakta zor durumda bırakmaya gönlü razı olmuyor ve gerisin geriye dönerek, karıncayı bırakıyor, sonra memleketine dönüyor...
Mevlana Hz.’leri de “Biz” diyor, “evvelce üşüdükmü sobanın başında ısınırdık. Şems’le hemhal olalı beri artık dışarda bir tek üşüyen varsa ısınamaz olduk.”
Büyük Yunus da “Her biriyle bile olmak” derken bu muhteşem duyguyu, sade insanlarla değil bütün cemadatın herbirinin derdiyle dertlenmenin, onların sıkıntılarına ortak olabilmenin, gözyaşını silebilmenin, onlara kolaylıklar sunabilmenin güzelliğini ne kadar da güzel özetliyordu... İşte Yunus’ların, Mevlana ların ve bütün mana büyüklerininin bütün cemadatın herbiriyle bile oluşları... Onların elleri başkaları uyurken Hakka açılıyor, niyazları, yakarışları cümle alem için sunuluyor, yoksullar, açlar, kimsesizler onların gönül sofralarında aradıklarını buluyorlar...Ve yepyeni güzel günler doğuyor onların vesileleriyle..
Çok sevgili büyüğüm, sizler, bunu başarabilen, hep bu yolda yürüyebilen çok kıymetli, engin gönüllü mana büyüklerimiz ne kadar da güzelsiniz... Bizleri de gönüllerinizin nuruyla aydınlatıyor, sabırla, imanla, aşkla bizlere de o güzellikleri yudum yudum tattırmak için gece gündüz demeden uğraşıyorsunuz. Bizler yerdeki kum taneleri gibi bu sevgi dalgalrına ne kadar da muhtacız...Sizin varlığınızla geçen zamanlar için “Ve bir an yaşıyorum, bütün bir ömre bedel” dense yine de az gelir...Çünkü sizinle beraber olabilmek cennette olabilmek gibi güzel...
İnşallah “herbiriyle bile olduğunuz” yerdeki kum tanelerinden gökyüzündeki samanyoluna kadar bütün bir evrenin de sizler için yapılmış duaları vardır ve hep süregelmektedir. Sayın büyüğüm, farkına varabilmekte aciz kaldığımız güzel katkılarınız için size sonsuz teşekkürler ediyoruz. Allah’ın selamı, Peygamberimizin ruhaniyeti hem dem sizinle beraber olsun, sizi daha nice güzelliklere, kolaylıklara taşısın, ebedi nur kaynağımız kılarken bizleri de noksanlarımızdan arındırsın, size karşı mahçup olmaktan korusun inşallah...
Efendim, sonsuz hürmet, saygı ve sevgilerimizle gül ellerinizden öpüyoruz...Hoş ve esen kalın...
Çiğdem Seçkin Gürel
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Gelin canlar bir olalım” Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: “Gelin canlar bir olalım” Yazan Sabri Tandoğan