Efendim,
Güneşin son ışıkları yavaş yavaş çekiliyor ,… Penceremin önünde iftar saatini bekliyorum. Bu gün havada tek bir bulut yok. Kuvvetli rüzgar, sis ve nem perdesini de alıp götürmüş. Bu net havada günbatımı.. Allahım bu ne inanılmaz renk cümbüşü.. Gökyüzünün mavisine güneşin turuncu – sarı işin hüzmeleri karışmıs. Ufuk çizgisi adeta alev alev… Yemyeşil çimenlerin , hurma ağaçlarının üzerine vuran turuncu gölgeler onlara büyülü bir güzellik katıyor.. Gözlerimin önünde yaratılışın muhteşem mucizelerinden birini seyrediyorum..
Birden aklıma on yaşlarındayken evimize ilk kez giren televizyon geliyor. Şimdi çocuklara anlatsak gözlerinde canlandıramayacaklar belki ama o zamanlar televiziyonlar siyah beyazdı ya , onu düşünüyorum. Sanki bir film gibi seyrettiğim günün son ışıklarını bir siyah beyaz Tv de seyretsem bu coşkuyu hissedebilir miydim?… Ya da Rabbimin yarattığı bu güzelliklerin farkına varıp böylesi tefekkür edebilir miydim.? Sanmıyorum, hatta kesinlikle hayır.. Her ne kadar herşey kesin hatları ile siyah ve beyaz değilse de gri tonlar bile yetmezdi bu muhteşem güzelliği farkettirmeye… Rabbim nasıl da muhteşem yaratmış gözümüzü.. ve de renkleri… Yarattığı ve güzelliklerle donattığı dünyayı ve nimetleri görebilmemiz ve güzelliklerini farkedebilmemiz için de renkleri yaratmış. Ve bizlere verdiği gözler ile de bu muhteşem görüntüleri idrak edebilmemize , coşku ve mutlulukla tefekküre yönelmemize olanak sağlamış.. Rabbim gönül gözü de açık olanlardan eylesin inşaallah.
Bazen günlük yaşamda da siyah – beyaz görüyoruz herşeyi . Yaşamın o çılgın ve coşkulu renklerini bırakalım bir kenara , grinin tonlarını bile farketmiyoruz maalesef…
Geçtiğimiz gün elsanatları kursumda bir taraftan elimizdeki işleri boyamaya çalışırken bir yandan da muhabbet ediyoruz hanımlarla… Konu Mübarek Ramazan ayına geliyor doğal olarak. Silvana bana doğru eğiliyor hafifçe: “ Ben de Islama dönmeyi düşünüyorum bu günlerde”… diyor alçak sesle. Bir an duraklıyorum… Sonra inşaallah , hayırlısı diyorum… Şaşırıyorum elimde olmadan… Şaka mı yapıyor bu kız diye düşünmeden edemiyorum. Yüzüne bakıyorum, gözleri ruhuna ayna olmuş… Evet gerçeği söylüyor..
Yine de inanamıyorum… Silvana , hani şu bizim sınıfın değişmez elemani… Bir güldü mü kahkahası her yeri çınlatan, canlı, hareketli, espirili, kendinden emin, büyük bir şirkette finans müdür yardımcısı olarak çalışan, otuzlu yaşların sonlarına gelip dayanmış, yalnız yaşamaktan mutlu , ozgur, tipik Latin Amerikalı, Silvana… Ilk zamanlar onu Ispanyol sanmıştım da Sili’ den geliyorum ben ama biz de Ispanyolca konuşuyoruz demişti… O kadar işinin arasında bir de sanat ile uğraşıyor diye takdir ederdim de bilemezmişim dini araştırmalara da zaman ayırırmış meğer.
Ne kadar da insanlar hakkında önyargılı kesinlikle düşünmeyeceğim, onları tanımadan haklarında peşin hüküm vermiyeceğim diyeyim yine de kafamda onu başka bir imaja oturtmuşum demek ki bu kadar şaşırdım. Demek ben de siyah – beyaz ve gri tonları ile seyreyliyorum cihani… Renklerin parıltılarından yoksun
Oysa o, gözlerini bana dikmiş tepkimi ölçmeye çalışıyor.. Şu anda araştiriyorum diyor sesi titreyerek.. Kur’an in Ispanyolca tercümesini getirttim. Bazı sorularım var onların cevaplarını bulmaya , okumaya , anlamaya çalışıyorum. Ama kendimi çok, çok yakın hissediyorum diyor..
Ya bizler, ….Yavru balığın anne balığa “ deniz nerede “ diye sorduğu gibi Rabbini arıyanlar… Ya da pek çoğu denizi merak bile etmeden yaşayıp giden balık sürüleri gibi telaşla oradan oraya akıp giderken ömrünü tüketenler…. Içinde yaşarken ellerindeki nimeti farketmiyenler….. Bizler neye yakın hissediyoruz kendimizi….
Gözümdeki siyah beyaz gözlük sanki büyük bir çatırtı ile kırılıyor , dökülüyor.. Gökkuşağının bütün tonları kuşatıyor her yani… Ben, kendimi birşeyler yapmış, bir yollar katetmiş , ya da yolunda bulunan sayan ben … Bu Şili den gelmiş içi titriyerek teffeküre çalışan dostuma kıyasla nerelerdeyim acaba… Içim onunki gibi titriyebiliyor mu, nerede gözlerimdeki yaş taneleri… Bir an sonra o ülvi duyguları ve taptaze imanıyla nerelerde olur , biz nerelerde?....
Yaradılış her dem ise … Her an yeniden varoluyorsa her zerre…. Her an tetikte olmalıyız biz de … Her an tazelemeliyiz kendimizi, imanımızı…. Her an tefekkürde olmalı her an Rabbimin nimetlerini nasıl yalanlayabilirim ki diye sormali, her an şükür, her an zikirde olmalıyız değil mi..?
Evet son günlerdeki hocam Silvana … Onu izlerken farkediyorum ki verilen mücadele, azim, elde edileni daha da değerli kılıyor… Rabbim ona ve hepimize görebilen gözler, hissedebilen kalp ve son nefese kadar iman nasip etsin inşaallah
Saygi ve Sevgi ile ........
OZDEN CICEK
Decorative & Creative Painting
Freelancer - DUBAI
www.ozdencicek.com
www.ozdencicek.blogcu.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Allah sayılarını artırsın Yazan Özden Çiçek
Cvp: Allah sayılarını artırsın Yazan Sabri Tandoğan