Çok sevgili ve çok değerli aziz babacığım,
Size ve bütün dostlara yeni doğan bir Cuma sabahı güneşi ile birlikte en içten selam, saygı ve sevgilerimizi sunuyor, bütün günlerinizin en güzel sevgiler, dostluklar, hayırlar, sağlık, huzur ve afiyetler içinde geçmesini diliyoruz...
Kıymetli büyüğüm, sizin de zaman zaman sohbetlerinizde bizlere örnekler verdiğiniz üzere mana yolunun büyüklerinin ortak yönlerinden birinin de tavuzu olduğunu görüyoruz.
En başta Resulullah Efendimize baktığımızda O’nun hep ümmeti ile yan yana olduğunu, onlarla oturup, yemek yediğini, sohbet ettiğini, hatta onlara yerine göre bazı ikramları kendi elleriyle yaptığını görüyoruz. Güzeller güzeli Peygamberimiz yine böyle bir ikramda bulunduğu günde içeri yeni gelen bir zatın, “Bu meclisin efendisi kimdir?” diye sorması üzerine “Bir toplululuğun efendisi, ona hizmet edendir” diye en zarif şekilde kendisini işaret etmesi ne kadar güzeldir. Bir gün bir köylünün Peygamber Efendimizi ziyareti sırasında oldukça heyecanlanması üzerine “ben “kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum, korkmana gerek yok” diyerek en güzel bir tevazu örneği gösteriyorlardı.
Yıllar önceki bir tv sohbetinizde Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri için anlatmıştınız, Yüce gönül sultanı yağmurlu bir günün sabahında namaz için camiye gitmek üzere çıkar. Ancak bakar ki yerler çamur içinde. Bunun üzerine bir talebesinin sabah döşediği taşların üzerinden basa basa yola koyulur. Ancak biraz ilerde bakar ki bir köpek de karşıdan aynı taşlara basarak geliyor. Bir yerde mülaki olurlar. Hazret düşünür, yol önceliği kimde olmalıdır diye. “Bu köpek” der “hayatı boyunca hep fıtratına göre yaşadı, onun dışına hiç çıkmadı, hata işlemedi. Ama benim zaman zaman kendime göre hatalarım ve noksanlarım oldu. O halde o benden daha üstündür”. Ve bu düşünce ile çamura girer ve köpeğe yol verir.
Kıymetli büyüğüm, siz yine çeşitli velilerin hayatlarını anlatırken bazılarının velayet makamına kendilerini herkesten daha günahkar, daha basit görerek ulaştıklarını belirtiyorsunuz. Ve yine bazı büyüklerin kendilerini yoldaki bir toz zerresinden dahi büyük ve yüce görmediklerini.
İşte mana yolunda yürüyen çok kıymetli büyüklerimiz ve bizlere göstermiş oldukları nurlu yol. Bugün günlük hayatın akışı içinde pek çok insanla karşılaşıyoruz. Ama sizin deyiminizle kimde ne haslet olduğunu, kimin hangi konuda diğer bütün insanlardan daha büyük bir güzelliğe sahip olduğunu bilemiyoruz.
Hep anlatılır, Hızır AS bir gün camide namaz kılarken yanında uyuyan zatı dürter, “Bak der uyuma, vaazı dinle”. Adam hiç aldırmaz. Hızır AS yine dürter, “bak der uyuyorsun” . Bu birkaç kez tekrar edince adam dayanamaz ve Hızır AS’a “eğer beni yine ikaz ederseniz sizin Hızır AS olduğunuzu buradaki herkese duyururum.” der. Bunun üzerine Hızır AS ellerini Hak’ka açar ve “Yarabbi” der, “bu nasıl iştir, bana verdiğin listede böyle bir zatın ismi yok.” Yüce Rabbimiz nida eder, “Benim bazı dostlarım gizlidir, onları Benden başka kimse bilmez”.
Kıymetli büyüğüm, sizin de bizlere açmış olduğunuz bu nurlu yolda inşallah bizler de kendimizi herkesten daha aşağıda, daha çok yol almaya muhtaç olarak görenlerden, bu yolda biraz daha ilerlemeye, yol almaya çalışanlardan, bunun aşkını duyanlardan olabiliriz. Bu yolda ne kadar şükürler etsek az gelecek bir husus var ki sizin gibi bir nur bahçesi büyüğümüz bizlere ışık tutuyor. İnşallah layık olma yolunda ilerleyenlerden olabiliriz.
Kıymetli büyüğüm, hiç bitmeyecek sevgilerle, hürmet ve selamlarımızı sunuyor, nur ellerinizden öpüyoruz. Her gelen gününüz bir öncekinden daha bereketli, daha feyizli, daha sağlıklı ve daha huzurlu olsun, yeni dostluklara ve güzelliklere vesile olsun niyazıyla hoşçakalın, Allah’a emanet olun...
Çiğdem Seçkin Gürel