Bu akşam sevgili Babannem Hak’ka yurdu. 94 yaşında yaşadığı kocaman bir ömrü geride bırakti. Uzunca bir süredir hafızası durmuştu. Hiç kimseyi tanımıyordu. Son iki üç aydır ise yatağından bile çıkamıyordu…
Tam on yıl önce dedemi Hak’ka uğurladığımızda konuşmuştuk da demişti ki: ” Ne güzel, hastalanmadan , kimseye muhtaç olmadan, elden ayaktan düşmeden sapasağlam Rabbine kavuştu. Keşke bana da böylesi nasip olsa.” Ancak onun imtahanı başka türlüydü. Hepimiz için edinilecek dersler vardı bunda. Önce görme yeteneğini kaybetti, sonar da hafızasını.. Hiç birimizi tanımaz oldu. Sadece eski günleri anlatır dururdu.. Sonra hareketleri kısıtlanmaya başladı. Sonra da bir bebek gibi bakıldı son ana kadar. Rabbime çok şükür yetiştirdiği hayırlı evlatları son anda da hep birlikte yanıbaşındaydılar… Biz hayatın uzun sayılabilecek , bir asıra yakın bir ömrün de geçiciliğini onda gördük. Nasıl başlanıyorsa yaşamaya, tekrar o duruma gelişin gerçekliğini gözledik…
Babannem en çok gezmeyi severdi; önceleri bir odadan öbürüne gtmek için bile büyük çaba harcar oldu, sonrada yataktan çıkamaz oldu..… Her yerde yemek yemezdi, güzel yemek yapar , evde mutfağı kimseye bırakmazdı; sonra önüne ne konursa onu hiç itiraz etmeden , hatta bu nedir diye bile sormadan yer oldu, en sonlarda ise nerdeyse bebek maması gibi ağzına beslenir oldu.. Çok güçlü bir hafızası vardı; öyleki herkes kendi çocuklarının yaş gününü , evlilik yıldönümünü bile ona
sorardı; sonra kendi evlatlarını bile tanımaz oldu. Öyle temizdi ki; ya sonra, bütün temizliği için başkalarına muhtaç oldu.. bebek gibi.. Işte insan bebek olarak doğuyor, yaşıyor, yaşıyor….. Ihtiyaçları sınırsız…. Sonra işte hiçbir ihtiyacı kalmıyor bir iki yudum ekmekten başka….. “ Insan bu dünyaya birlikte getirmediğı şeye bel bağlamaz , önem vermez” sözü çınlıyor kulaklarımda. Işte yaşam böylesine çekiliyor insanın üzerinden....
Zor bir hayattı onunkisi.. Yetimdi yaşama merhaba dediğinde. Balkan savaşına gitmiş , dönmemişti babası… Zorluk ve yoklukla geçmişti küçüklüğü.. Evlendiğine eşi ile kaderleri aynıydı, o da şehit çocuğu idi, Birlikte dayandılar tüm zorluklara.. Balkanların karışık olduğu dönemlerde üç kez evini, dolu ambarını, tarlada ekinini , ağılda ineklerini bırakıp zulümden kaçtılar ordan oraya… En sonunda ana vatana göçtüler bir geçe.. Toprağı öptüler .. Ana , baba , kardeş kimseleri yoktu ama hep bir kardeş oldular bu vatanın evlarlarıyla… Yeniden sarıldılar yaşama.. 10 ile 6 yaşları arasındaki üç çocuklarıyla birlikte kendi elleriyle yaptılar evlerini… Hep kanaat ettiler, şükrettiler… Gün geldi torunlara karıştılar…. Sonra torun çocuklarını sevdiler.. Sonra da gün geldi babannem bebek oldu çocukları , torunları onu baktı kolladı, besledi, sevdi....
Bir buruk içim .. Gurbet böyle zamanlarda ağır geliyor insana.. Bir ben yokum şimdi , bu alemdeki son gecesinde yanıbaşında.. Işte bu da benim imtahanım neyleyim. `Inna lillahı ve inna ileyhi raciun” .. Bu maneviyatın dorukta olduğu güzel günlerde. Ramazan aynın son on gününde Allahım rahmetini esirgemesin. Bize düşen sadece dua etmek…
Dedigim gibi maneviyatin iyice doruklara yukseldigi su muhtesem gunlerde Rabbim yar ve yardimciniz olsun ... Sonsuz sevgi ve saygi ile..
OZDEN CICEK
Decorative & Creative Painting
Freelancer - DUBAI
www.ozdencicek.com
www.ozdencicek.blogcu.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Başınız sağolsun Yazan Özden Çiçek
Cvp: Başınız sağolsun Yazan Sabri Tandoğan