Sayın Necmiye Gümüş,
17.10.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, alçakgönüllülük en büyük meziyetlerden biridir. İnsanı çevresinde sevdirir, saydırır, kabul ettirir. Tevazu ile beraber gider. İnsan alçakgönüllülük ve tevazu ile manen yücelir. Hazret-i Ömer’e sormuşlar, “Bir insanın kemalini, olgunluğunu nasıl anlayabiliriz?” Hazret-i Ömer cevap veriyor:’ “Hükümdarken halktan biri gibi olan, halktan biri iken bir hükümdar gibi olan” kamil insandır’.
Hayatta bazı insanlar vardır, herkese tepeden bakarlar. Saygısızdırlar, ukaladırlar. Bunların karşısında alçakgönüllü davranmanın yeri yoktur. İmkan nispetinde bunlara muhatap olmamalıdır. Onlarla beraber olmaktan kaçınmalıdır. Ama biraraya gelince de insan takındığı tavırla, bakışlarıyla, jestleri ve mimikleriyle hoşlanmadığını göstermelidir. Her an tetikte olmalıdır. Ve bir an evvel oradan çıkıp gitmenin, o çirkef insandan uzaklaşmanın yollarını aramalıdır. Onlara katiyyen itibar etmemelidir.
Münakaşa etmek, akıllı insanın harcı değildir. aptalca birşeydir. Bugüne kadar münakaşadan hiçkimse birşey kazanmadı. Kaybedenler çok oldu. Bu demek değildir ki herkese eyvallah diyeceğiz. Birisi saçmaladığı zaman, abuk, sabuk konuştuğu zaman bu durum bizim tavır almamızı gerektirir. Kibar, asil, ince ve zarif bir şekilde yumuşak bir ses tonu ile bu durum kendisine bildirilmelidir. Peygamber Efendimiz, “Haksızlıklar karşısında susan dil, şeytandır” diyor. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak, Hazret-i Musa’yı firavunu Hakka davetle görevlendirir. Ve sonunda “Ya Musa, firavunla konuşurken yumuşak ve tatlı söyle” buyrulur. Buradaki ince nokta şudur, uzun uzun münakaşa edilmeyecek ama hakikat de en nezih bir ifadeyle duyrulacaktır.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Alçakgönüllülük ve münakaşa üzerine Yazan Necmiye Gümüş
Cvp: Alçakgönüllülük ve münakaşa üzerine Yazan Sabri Tandoğan