YAGMUR
Aksamdan sonra sahilde yuruyoruz. Hava serin ve kapali. Iki gundur koyu gri bulutlarin arasindan gokyuzunun mavisini gormek mumkun olmuyor. Denizin rengi bile kursuni… Sert esen ruzgar biraz sakinlesince yurumek istedik. Aileler coluk cocuk cimenlerin uzerinde aksam piknigi yapiyorlar. Havanin serinligi onlar icin iyi bir firsat. Az sonra yagmur ciselemeye basliyor. Sonunda yagiyor cok sukur diyoruz. Birkac dakika icinde iyice hizlaniyor. Kosar adim eve dogru yoneliyoruz. Biz telas icinde eve dogru yururken etraftaki insanlara takiliyor gozum. Herkes halinden memnun. Hanimlar oturduklari yerden kipirdamadan sohbetlerine devam ederken, cocuklar oyunlarini hic bozmamislar bile… Cay bahcesinde oturanlar derin sohbetlerine devam edip iceceklerini yudumlamaktalar. Guluyorum… Yilda sadece uc bes kere gorulen yagmur onlar icin tadi cikarilmasi gereken bir sey. Yagmuru hissetmeyi ve onunla yasamayi tercih ediyorlar. Biz de yavasliyoruz. Yagmur damlalarinin serinligini, mis gibi kokusunu icimize sindirmeye basliyoruz.
Yagmur eskiden beri bende derin dusunceler uyandirir. Duygularin disavurumu gibidir sanki… Soyle gokgurultusu ve simseklerele birlikte yagan sagnak yagmuru dusunun. Ofkeli bir insanin ici gibi kapkaranliktir gokyuzu… onun bagirip cagirmasini animsatir gok gurultusu, ve ofkesi coksa simsekler cakar gozlerinde hatta bir yildirim olur duser muhatabinn uzerine…. Bazen hava cok soguktur dolu olur dokulur. Ici buz gibidir, agzindan cikan her kelime dolu tanelerinin mahsulleri tahrib ettigi gibi , karsisindakileri kirar gecirir. Oysa ben en cok cisildiyerek yagan yaz yagmurunu severim. Coskulu ve sevgi dolu insanlarin anlik huzunleri gibidir. Gunesli bir havada bir parca bulut gelir , hafif bir serinlik ve yagmur serpintileri , gozyaslari misali… Sonra hafif bir ruzgar, ic gecirmesi ve derin nefes almasi gibi alir goturur yagmur buutlarini. Gunesin simsicak yuzu goruldugunde ici sicacik sevgi dolmustur yine ….. Gozyaslari yesil yapraklarin , rengarenk ciceklerin uzerinde parlayan yagmur damlalari gibi isil isildir gozpinarlarinda…. Sonra gunesin isinlari yagmur damlarinda kirilir, rengarenk ebem kusagi kaplar gokyuzunu uctan uca, gulumsemektedir artik hayata….. Heyecanlari sevigisi kaplar tum evreni ….. Taze islak toprak kokusu sarar heryani…. Berketli topraklar gibi bire on, bire yuz sevgi dagitmaktadir artik…..
Evet, yagmur berekettir. Su ve toprak bulustugunda , kaynastiginda yeni yasamlar fiskirir , mucizeler gerceklesir…. O yuce yaraticinin mucizelerinden biridir bu, her an gozumuzun onunde olan…. Topraktaki her tohum hayat bulur su ile , surer fiskirir yukariya dogru , boylanir, filiz verir, cicek yada dal verir… Kimi kaktus olur ya da yabanotu, kimileri meyve agaci, kimisi bugday basagi…. Ya bizler , biz topagimizi ile besliyoruz, bereketlendiriyoruz ? Berketli tertemiz kaynak sulari , yagmur sulari ile mi, yoksa pis atik sularla mi? Sonunda nasil bir mahsul bitecek acaba? Bir gonca gul yada bol vitaminli bir meyva mi yoksa curuyup gidecek mi tohum o pis sularda…. Kaktus yada yabanotu olmak bile cok anlamlidir dikkatle bakildiginda . Kaktusler colde kalanlar icin kurtulma umidi, yabanotlari ve isirganlar ise sifa kaynagi bilenler kesfedenler icin. Is o tohumu curutmemekte topragin altinda…….
Kibrista el sanatlari kurslarina kayit yaptiriken oncelikle boyama kurslari ile ilgilenmistim. Renkleri, onlarla oynamayi oldum olasi severim. Bir de seramik kursu onerdiler. Pek emin olamadim , bir dersine girip bakayim dedim. Ilk ders hocamiz elinde bir avuc samutlu camur yani kil toprak ile seramik sanatini anlatmaya calisiyordu bize. “Bu topragin su ile bulusmasi,yogrulmasi, ates ile pismesidir, madenler ile de renklenip zenginlesmesi” dedigini duyunca hemen gidip kayit yaptirdim seramik kursuna… Bir yil boyunca her gun elimde toprak , onumde bir canak su, onu yogurmak , sekillendirmek, sonra 1800 derecede pisirmek, yani yakmak , sonra demir, bakir, krom, magnezyum gibi madenler ile oksitleyip renklendirmek, sonra tekrar atese atmak…. Bu uzun surecin sonunda bir eseri ortaya cikarmak hatasiyla, dogrusuyla… harika bir seydi… toprak, su, ates ve hava…hicbir yabanci madde girmiyordu araya…insanin kendini yogurmasi gibi , yogruluyordu, su ile iyice, kendini gelistirmesi ve sekillendirmesi gibi ozenle , en az hata ile sekillendiriliyordu… Cok dikkat gerekiyordu. En ufak hatayi affetmiyordu. Kuruyup da suyu cekilince ortaya cikiyordu butun puruzler. Oksitlenirken yani, daha bir gelisip ust seviyeye erisirken bu puruzler hep engel teskil ediyor deseni bozuyordu cunku….
Sonra ateste pisiriliyordu, insanin dertlerle, musibetlerle pismesi gibi…. Sonuc… Iyi yogrulan, dikkatli ve ozenli sekillendirilen, hatasiz oksitlenen mukemmel pisiyordu. Gerikalanlar ise kiriliyor, egriliyor bozuluyordu. Hele hamuru iyi tutulamamissa , hava kabarcigi kalmissa icinde firinda patliyordu ve cevresindekileri de harab ediyordu… Tipki hayat imtahani karsinda isyan eden, kendini kaybeden, cevresinede zarar veren insanlar gibi…
Cok sey ogrendim bu bir yilda.. her parca eser yeni bir deneyim oldu. Her hatasiz cikan parca ile kendimi de duzeltmeyi ogrendim. Ogretmenim de gercekten mukemmeldi. Hem biliyor hem egitiyordu, hatalari seziyor, gormemize yardim ediyor, onarmamizi sagliyordu. ….
Bu hayat yolunda da boyle degil mi? Eger topragimizi Islam ahlaki ile iyice dikkatle yogurursak; Kur’an Kerimi rehber olarak alir , onunla sekillendirirsek ; Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed SAV yolunda onun ogrettikleri ile yuruyerek desenlendirip, renklendirirsek; insallah ortaya , sabirli metanetli, inancli, saglam , zorluklardan yilmayan, musibetlerle kirilip hasar gormeyen eserler , dosdogru , mumin insanlar cikacaktir. ….
Rabbim hepimize oyle olmayi nasip etsin insaallah Amin!
Saygi ve hurmet ile ....
Ozden CICEK
Creative Wood Painting Lady
Dubai
www.ozdencicek.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Yağmur Yazan Özden Çiçek
Cvp: Yağmur Yazan Sabri Tandoğan