Sayın Seda Hanım,

1.11.2007 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, hepimiz şu dünyaya imtihan olmak için geldik. Yapacağımız birtek şey var. Son nefesimize kadar her gün, her saat, her dakika tekamül etmeye, daha iyiye, daha güzele, mükemmele gitmeye çalışmak. Bunun için önce ilk yapacağımız iş şu: sabahleyin evden çıkarken gördüğümüz herkesi kendimizden daha üstün, daha değerli, daha akıllı, daha iyi, daha mükemmel kabul etmek. Gandhi, sabahleyin evden çıkarken kendini ayakkabısının üzerindeki tozdan daha üstün görürse ağlayarak Allah’a sığınırmış. Rastladığımız her insanı kendimizden daha değerli kabul ederek ondan birşey öğrenmeye çalışmak ikinci ilkemiz olmalıdır. Hayat çok kısa. Ne zaman Hakka göçeceğimiz belli değil. İnsanlarla iletişim kurmamızda Kur’an-ı Kerim’deki buyruğu ilke edinmemiz gerekir. Allah, Hazret-i Musa’yı firavunu Hakka davetle görevlendirir. Ve “Ya Musa, firavunla konuşurken yumuşak ve tatlı söyle” buyurur. Ne kadar insan varsa o kadar ayrı huy, mizaç, karakter vardır. Biz herkese öfkelenir, bağırır, çağırır, sert konuşursak bu işin sonu gelmez. Önce zararı bize dokunur. Dün, gazeteye bakıyordum. Bir kimse İstanbul trafiğinde daralmış, bunalmış, sıkılmış, öfkelenmiş ve kalp damarı çatlamış. Aman yavrum, Allah seni esirgesin. Sen, çok iyi, çok değerli, tertemiz, pırıl pırıl bir insansın. Allah’ın izniyle bu tarafın da  düzelecek, iyileşecek. Ben, her gün sana dua edeceğim. Site mensubu kardeşlerimden de rica ediyorum, lütfen senin için dua etsinler. Göreceksin bak kısa bir zamanda yumuşacık, ipek gibi, herkes tarafından sevilen, sayılan, el üstünde tutulan bir insan olacaksın. Çevrendeki herkes seni örnek gösterecek. Çünkü sen haklı bir insansın. Bırakalım seni bilen bilsin. Bizler seni böyle biliyoruz, onun için başarılı olacağına inancımız tam.

Kıymetli yavrum, sen de dualarını bizden esirgeme. Bizim de duaya ihtiyacımız var. Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :