Sayın Nuraydın Akdemir,
3.11.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, şiir dolu güzel mailin için çok teşekkürler. Bir yağmur sonrasını ne güzel anlatmışsın. Aklıma Ümit Yaşar’ın şiiri geldi:
“Sen giderken gözlerim dopdoluydu
Ve yağan yağmurla caddeler ıslak
Yokluğunda bir rüzgar esti hazin
Teselliler döküldü yaprak yaprak
Gökyüzünde bir bir söndü yıldızlar
Bir karanlık geldi gittiğin yerden
Ümitlerim vardı, tesbih misali
Sen giderken dağılıverdiler birden”
Tabiatı sevmek ne güzel. Her yerde, Allah’ın binbir tecellisi, binbir güzelliği. Küçük çocukluğumdan beri herzaman en sevdiğim mevsim, sonbahar oldu. O yaprakların önce sararması, sonra kızarması yok mu, insan kendinden geçiyor. İç dünyası güzelliklerle doluyor. İnsan bazan o renklerin güzelliğinden çıldıracak gibi oluyor. Hani bir hikaye vardır: Bir zamanlar çok zengin bir adam varmış. Büyük paralar sarfıyla dünyanın her tarafından en güzel gül fidanlarıı getirmiş. Bir gül bahçesi yapmış. Görenler kendinden geçiyor, mest oluyorlarmış. Bir gün çevrelerinde herkesin sevgi, saygı duyduğu bir mutasavvıfı çaya davet etmiş. Beraber gülleri seyretmeye başlamışlar. Komşu, o gördüğü güllerin renginden, kokusundan o kadar etkilenmiş ki kendinden geçmiş, “Boyacı, boyacı nerden buldun bu güzel renkleri?” diyerek ruhunu teslim etmiş.
Bu hikayeyi ilkokuldayken bir kitapta okumuştum. Beni o kadar etkiledi ki, ne zaman sonbahar olsa yaprakların o çıldırtan renklerini görsem hep bu hikayeyi hatırlarım, ürperirim.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Boyacı, boyacı, nerden buldun bu renkleri? Yazan Nuraydın Akdemir
Cvp: Boyacı, boyacı, nerden buldun bu renkleri? Yazan Sabri Tandoğan