Çok Sevgili büyüğüm, aziz babacığım, bütün güzelliklerin ve hayırların üzerinize olması dileğiyle Size ve bütün dostlara en içten hürmet, selam ve sevgilerle merhaba,
Sayın büyüğüm, sizin de yazı ve sohbetlerinizde en çok üzerinde durduğunuz konulardan birisi de anı yaşamak oluyor. Anı yaşamak, yaşayabilmek, hayatını saatlere değil, dakikalara değil anlara göre yaşabilmek belki de çok az insana nasip olabilen bir özellik. Geçmişte kalanları, tekrar geri getirilmesi mümkün olmayanları, yapılmış olan yanlışları sorgularken mevcut anın içindeki güzellikleri kaybediyor insan. Bir de diğer taraftan yarının neler getireceği, beklenenleri sağlayıp sağlamayacağı endişesi de düşüncelere yerleşirse iyice işin içinden çıkılmaz bir hale dönüşebiliyor hayat. Oysa hayat her anı ile değerlendirilebilse bir insan ömrü içine ne kadar çok güzellikler sığdırılabilir.
Bir gün dilenci bir hanım Hz. Aişe annemize gelerek bir yardım yapmasını ister. Ancak Hz. Aişe annemizin cebinde sadece bir tek kuru üzüm tanesi kalmıştır, onu da dilenciye ikram eder. Dilencinin ve etraftakilerin az bularak şaşkın bakmaları üzerine “Niye” der, “bir üzüm tanesini az görüyorsunuz, onun içinde sayısız zerreler var”.
Bir gün bir fakültede profesor öğrencilerinden sınıfta bir yazı yazmalarını ister. Yazının konusu eğer bir günlük ömrünüz olduğunu bilseniz bu bir günde neler yapardınız şeklindedir. Bütün öğrenciler bu soru karşısında oldukça heyecanlanırlar ve hepsi uzun zamandır isteyip de birtürlü uygulayamadıkları düşüncelerini bir bir yerleştirirler o bir günün içerisine. Sürenin sonunda aslında mevcut zamanlarını o zamana kadar hiç de farketmedikleri kadar güzel değerlendirebilecekleri ortaya çıkar. Çünkü bu değerlendirilen bir günün her anı bir başka güzelliğe tahsis edilmiş, özenle değerlendirilmiştir. Bunun üzerine hocaları, “Madem ki” der, “hepiniz bunları bir güne sığdırabildiniz, o halde bunu neden hayatınızın her gününe bundan sonra uygulamayasınız?”
Sevgili büyüğüm, oysa bizler geçmişin sorgusu, geleceğin kaygısı ile mevcut bir anın güzelliğini görüp, yakalayamazken, sevgilerimizi söylemeyi, yaşadığımız her ana bir değer katmayı, onu güzelleştirmeyi hep bir sonraki ana bırakırken aslında hayatın bütün güzelliklerini birden görmezden gelmiş oluyoruz. Bazan en güzel bir yemeği yerken veya demlenmiş sımsıcak bir çayını yudumlarken insanların sürekli farklı düşüncelere yoğunlaşarak yeyip içtiklerini bile farkına varmadan, tadını alamadan bitirdiklerini gözleriz. Siz de çok özel bir yemekte bir arkadaşınızın çok dalgın bir şekilde yemeğini btirdiken sonra kendisine yemek ne kadar güzeldi diye sorduğunzda bilmem ki yedik birşeyler ama...dediğini bir kitabınızda anlatmış olduğunuz örnekte olduğu gibi. Oysa hayat her anı ile bir daha geri getirilemeyecek bir değer iken geçmişe takılmak, onu sorgulamak veya gelecek için kaygılanmakla kimbilir yaşadığı anların güzelliğinden neleri kaybediyor insan... Oysa hayat herkes için güzel, her dakikası ve her anı ile güzel ve güzelliğe dönüştürülmeye hazır, her saniyesi bir inci tanesine dönüşmeye aday.
Çok sevgili büyüğüm, siz de bizler için bu konuda en güzel bir rehber ve ışık kaynağısınız. Bizler yaşama sanatının inceliklerini sizde görerek keşfedebildik yapabildiğimiz kadarıyla...Bütün zamanlarınızın her zerresiyle hiç tükenmeyecek hayırlar ve güzeliklerle dolması dilek ve dualarıyla gülden ellerizi öpüyor, hürmet, selam ve sevgilerimizi sunuyor, sizin ışığınızla birlikte yürüyebildiğimiz için sonsuz şükürler ediyoruz.
Allaha emanet olunuz...
Çiğdem Seçkin Gürel
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Anını yaşayanlar ne güzel insanlardır Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Anını yaşayanlar ne güzel insanlardır Yazan Sabri Tandoğan