Sayın Ayla Belen,
21.11.2007 tarihli mailiniz aldım.
Kıymetli yavrum, yıllarca önceydi. Matematik profesörü olan bir arkadaşımın kızı evlenmiş, ben de nikah şahitliğini yapmıştım. Çok akıllı bir kızdı. Göz hekimi olmuştu. Onu birgün Kızılay’da gördüm. Geldi, elimi öptü, hal hatır sorduk. Bir ara “Kızım” dedim, “nasıl, kocandan memnun musun?” Gülerek cevap verdi: “Sabri Amca” dedi, “ ben merak ediyorum, acaba o benden memnun mu? Ben bir eş olarak onu mes’ut edebiliyor muyum, merak ediyorum?” Bu cevap beni çok duygulandırdı. Aradan yıllar geçti. Hep düşündüm, bugün ne yazık ki toplumumuzda bir şikayet hastalığı var. Herkes herşeyden sürekli olarak şikayet ediyor. Kimse halinden memnun değil. Şükür duygusu unutulmuş, genç veya ihtiyar, kadın veya erkek. Birisi çıksa da “Acaba ben içinden çıktığım aileye layık mıyım, oturduğum eve layık mıyım, çalıştığım işe, evliyse hayat arkadaşına, giydiğim elbiseye layık mıyım, dostlarıma, arkadaşlarıma, komşularıma layık mıyım” diye düşünse, ne güzel olurdu. Hayatta adam olmanın birinci şartı bence budur. Sürekli şikayet içinde olanlar hayatta hiçbir zaman mutlu olamazlar, başarılı olamazlar, huzurlu olamazlar. Eşek gelip, eşek giderler. Bunlar karşı ne yapabiliriz ki? O yaptıkları iflas etmiş bir hayatın, mahvolmuş bir iç dünyanın tekme atmasından başka nedir? Yapılacak iş sükut etmek, kendi yaşantımızla onlara öenek olmaktır. Ve onlar için hayır dua etmektir. Benim nazarımda onlar can çekişen hastlardan başka hiçbir şey değildir. Benim kadın veya erkek, genç veya ihtiyar böyle bir kimseye sevgi ve saygı duyduğum hiç olmadı. Sanırım aklı başında bütün insanlar için de bu böyledir. Şikayet, aklın zelzelesidir.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Şikayet aklın zelzelesidir Yazan Ayla Belen
Cvp: Şikayet aklın zelzelesidir Yazan Sabri Tandoğan