Sayın Çiğdem Seçkin Gürel,
30.11.2007 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, mailinde son derece önemli bir konuya değinmişsin. Günümüzde yeni bir hastalık türü var: Şikayet etme hastalığı. İstisnalar dışında herkes halinden şikayetçi. Zengini, fakiri, köylüsü, kentlisi, okumuşu, okumamışı herkes halinden şikayet ediyor. Ve işin garibi bunu bir meziyet sanıyorlar. Hatta kim daha çok şikayet ederse onlar çevrelerinde daha önemli kişi olarak kabul ediliyor. Bugünün insanları eşinden, işinden, aşından sürekli yakınıyor. Bu nefsaniyetin nasıl bir oyunudur ki bizler kendimizi onun akışına bırakmış, sürüklenip gidiyoruz. Bir de şöyle düşünsek. Acaba biz eşimize layık mıyız, acaba biz çalıştığımız işe, giydiğimiz elbiseye, yediğimiz yemeğe layık mıyız? Bizi bu kadar şikayetçi kılan kendi nefsimizin elinde oyuncak olmamız değil midir? Şu lüzumsuz megalomaniyi şöyle bir kenara bıraksak da objektif olarak kendimize bir bakabilsek. Acaba ne göreceğiz? Biz kimiz, bugüne kadar neler yaptık, neler başardık, kimin gözyaşına ortak olduk, kimin acısını paylaştık, hangi eserleri verdik, dünya klasiklerinden neleri okuyabildik, kaç yabancı dil biliyoruz, yabancı dillerde kaç eserimiz yayınlandı, kaç öksüz çocuğa yardımcı olabildik, kaç fakir genç kızın çeyizine yardım ettik, kaç üniversiteli gencin bursunu verdik, kaç aileyi boşanmanın eşiğinden çevirebildik, yaşama sevincini kaybetmiş kaç insana dostluk gösterip onların hayata bağlanmasında yardımcı olabildik? Ondan sonra kalkıyoruz onu beğenmiyoruz, bunu beğenmiyoruz, bizi kim beğensin? Bugün, yapılacak en güzel iş önce manasız bu saçma sapan gidişe ayak uydurmamak, sonra da bu akıma kendini kaptırmış kardeşlerimizi uyandırmaya çalışmak değil midir?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Çağımızın hastalığı: Şikayet etmek Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Çağımızın hastalığı: Şikayet etmek Yazan Sabri Tandoğan