Merhaba Saygıdeğer Babacığım
Gül kokulu, mübarek ellerinizden hürmetle öpüyorum.Gönül dostlarına sonsuz sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum.
Yine bir kış mevsimine ulaşmayı Allah nasib etti.Her mevsimin kendine özgü bir güzelliği var.Ben kış akşamlarını çok severim.Erkenden hava kararır.Uzun kış gecelerinde uykum kaçtımı kitaba sarılırım.Dünde öyle oldu.kitap okudum...Okuduğum kitaptan minik bir pasaj seçtim.Sizinle paylaşmak için.
Birgün Zünnun'a sormuşlar:Allah yolunda kardeşliğin alametleri nelerdir? Şöyle cevap vermiş:Üç şeydir..Açık yürekli ve ahbab olma, yardımlaşma ve vefa..
Açık yüreklilik ve ahbablık dindedir.
Yardımlaşma, maddi ve ahlaki gücü eşit paylaşmadadır.
Vefa ise, bela ve musibet anındadır.
Biraz da günlüğüme göz gezdirdim. Geçen yıl Pazar İzlenimleri adı ile bir dizi yazı yazmışım. onu da sizlerle paylaşayım istedim. Müsaade buyurursanız ...
PAZAR İZLENİMLERİ
Değişik yerler görmek, değişik insanlar tanımak, insanın ruhi tekamülünde çok önemli imiş...
Bu düşünce ile takılarımı değişik semt pazarlarında sergilemeye karar verdim. Belediyeden müsaade aldım. Zabıtanın göstereceği boş biryere açabilirsiniz dediler...
Bugün perşembe...Yakacık pazarındayım. Pazarın girişinden 100 mt. kadar ilerledim. Boş biryer bulunca durakladım. Bir ayakkabı tezgahı vardı boşyerin sağında...Solunda penyeci.. Ayakkabı satıcısı ile bakışlarımız karşılaşınca, selam verdim. Yanıma yaklaştı ne istediğimi sordu.
-Şuraya tezgah açmak istiyorumda zabıtayı göremedim . Bana yer göstereceklerdi...Adam alaycı bir edayla güldü. Sonra Ses tonuna ciddi bir hava vererek konuşmaya başladı..
-Zabıta size yer gösteremez. Bu yerlerin hepsinin sahibi var . Vergisi kirası ödeniyor. Ancak sahibi izin verirse açarsınız. Burası benim yerim. Zabıta buraya kimseyi getiremez. dedi.
Hay Allah.. Çattık.. Adam buraların kralı benim demek istiyor.
-AA.. öylemi..O halde sizden müsade almam gerekiyor. Müsaade ederseniz bu boş yere tezgah açabilirmiyim.
Birden adamın tavrı değişti. Mimikleri yumuşadı. Büyük bir cömertlikle..
-Tabii , buyur aç...dedi.
-Çok teşekkür ederim. dedim. Yakacığın sıcak samimi insanları arasında, pazardaki yerimi aldım.
Karşımda çok şakacı iki genç vardı. Birinin saçları uzun, çenesinde pirzing denilen madeni bir küpe var. Çorap satıyor. Diğeri uzunboylu. . Oda toka , saat türü şeyler satıyor. Bana bakıp kendi aralarında gülüşüyorlar. İlk başta biraz laubali olduklarını düşündüm. Sonra uzun boylu olan bana seslendi.
-Abla..sen geldin bizi duman ettin. İş yapamadık. Müşterilerimizi kaptın.
Anlaşılan benimle dost olmak istiyorlar.. Keyiflerini bozmadım. Şakalarına mukabele ettim.
-Gelin...Gelin engüzel takılar burada , sizin için yaptım bunları..
Uzun saçlı genç seslendi..
- Buraya gelin...Çin malı bunlar...
Ben durur muyum..
- Çin malı değil bunlar... Halis be halis Türk malı...
Karşılıklı gülüştük.
Sağda çaycı kocaman bir çaydanlığı , soğumasın diye sarıp sarmalamış.poşetle bağlamış. Bir elinde o, diğer elinde, büyük yuvarlak bir tepsi...İçi bardak dolu. İsteyene çay servisi yapıyor.
Az sonra tekerlekli bir el arabasında genç bir çocuk, sacın üzerinde pişirilmiş sıcacık gözleme satıyor.
Nur yüzlü bir amca , camekanlı bir el arabası içinde, nohutlu pilav satıyor.
Soldan simitçi geliyor..
-Taze, çıtır simidim vaar...simiiit...
Hanımlar, beyler, çocuklar...Pazarda önümüzde resmi geçit yapıyorlar..
Gül alırlar, gül satarlar,
Gülden terazi tutarlar,
Gülü gül ile tartarlar.
Huzurlu, mutlu, sakin bir pazar yaşanıyor.
Çorap satan genç , takılarımı inceliyor.Daha önce oda bu işi yapmış.
-Abla, seni görünce heves geldi...diyor..Geçmiş bir yığın anılarını bir çırpıda anlatıyor. Bazen gözleri dolarak , bazen gülerek. Birkaç arkadaş, bir arada çalışıp, takılar, süs eşyaları yapıyorlarmış. Küçük bir dükkanları varmış. Bir sabah arkadaşı dükkanı açıyor..Ne görsün! Dükkan bomboş.. Ne var ne yok götürmüşler.Sonra hevesleri kırılmış bırakmışlar. O olayın ardından, Aydının işlek bir caddesinde bomba patlatılmış.O da sırtından bir darbe yemiş. Bu ikinci olaydan sonra İstanbula gelmiş. Şimdi ayakta durmaya çalışıyor. Pazarda tezgahtarlık yapıyor.Mallar bir başkasınınmış.Ve daha başka ne yapabilirim diye araştırıyor. Allah yardımcısı olsun.
Hava bugün kapalı. Yağmur yağdı yağacak.Derken... Birden bardaktan boşanırcasına yağmur geliyor. Karşı tezgahtaki genç, hemen bir çuval getiriyor, benim takılarımın üzerine seriyor. Bir amca da iki tane büyük poşet getiriyor. Takıları ıslanmaktan kurtarıyoruz. Benim bulunduğum yerde branda yok. Açıktayım. Ben de branda altına sığınıyorum.
Gençler yine takılıyor bana..
-Abla, sen geldin böyle oldu. Sende de amma şans varmış.
-Olsun . Yağmur berekettir.
Baktım yağmur dinmiyor. Toplanmaya karar verdim. Tek tek takıları poşetledim.Tezgahımı kaldırdım. Tam giderken karşı tezgahlardan bir amca önümü kesti.
-Hele dur...Nereye gidiyorsun.
-E, amca baksana havaya...Yağmurun altında olmuyor.
Osırada yağmur kesildi.
-Bak kesildi. Sen aç tezgahını, pazar bu saatten sonra canlanır. Buraya kadar gelmişsin. Eğer tekrar yağarsa tezgahını brandanın altına taşırız.
-Pekala..dedim.. Tezgahı tekrar açtım. Takıları tek tek dizdim.
Bu arada hava açtı.. Pazara akın akın insanlar geldi.. Amca haklıymış. İyi ki sözünü dinlemişim.
O gün karım iyiydi.. Paylaşma, yardımlaşma, sıcak ilgi, samimiyet gibi...Bir dolu güzellikler yaşadım. Eve biraz yorgun, fakat mutlu döndüm...
Selam, sevgi ve saygıların en sonsuzu ile ellerinizden öpüyorum..Canım babacığım...Hayırlı akşamlar...
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Gül alırlar, gül satarlar, gülden terazi tutarlar” Yazan Gönül Dostu
Cvp: “Gül alırlar, gül satarlar, gülden terazi tutarlar” Yazan Sabri Tandoğan