Merhaba Efendim Günaydın.. Gününüz aydınlık ve güzel olur inşallah.. Mübarek ellerinizden öpüyor, Cümle dostları selamlıyor, hayırlı, uğurlu bir arefe günü geçirmeyi, ardından gelecek olan bayram sevincini yüreklerimizde hissederek hayırlı olmasını cümlemiz adına Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Dünkü yazım yarım kalmıştı... Onun devamını yazıyorum Allah'ın izniyle.. Bolu dağları civarındayız.. Yapraklarını dökmüş olan ağaçlar da o kadar güzel ki..Hele uzaktan görünüşleri..Yüksekliklerin üst kısmı yemyeşil çam ağaçları ile kaplı..Daha aşağılarda ise yapraklarını dökmüş, hangi cins olduğunu kestiremediğim, isimlerini bilmediğim ağaçlar...Kuru dallar yukarılara doğru iyice inceliyor..İncecik, incecik bir sürü dal, ağaçların tepesinde yuvarlaklar oluşturmuş...Üst kısımlara doğru, renkleri koyulaşmış... Hafif kahverengimsi ve kırmızımsı bir tonda, yanyana, yanyana çok güzel bir kompozisyon oluşmuş.Arka kısım koyu yeşil çam, ön kısım daha solgun, pastel tonlarda, narin, zayıf ağaçlar.. Birbirini bütünlemiş, tamamlamış...Nermin Abla; -Keşke fotoğraf makinesini alsaydık.. Bu güzel manzaraların resmini çekerdik...Sabri Hocam; -Kaydediyoruz ya...diyor. Evet .. Bütün bu güzellikleri , tıpkı bilgisayar işlevi gören beynimize, zihnimize, bilinçaltımıza kaydediyoruz zaten.. Zamanı gelince onları gözümüzün önüne getirip canlandırabiliriz. "Bir güzellik birkez yaşanır; Bin kez tekrar edilir.." İstanbul'a dönüş yolculuğumuz, öğle üzeri ve sonrası.. Geçtiğimiz yollar aynı..Bu kez çevredeki manzaraları gün ışığında, izliyoruz.. Aklıma büyük ressam Claude Monet geliyor. İzlenimci resmin öncülerinden... Monet tam 25 adet küçük saman balyalarını içeren peyzajlar yapmış...Herbiri farklı mevsimlerde...Ve gün içindeki farklı zamanlarda.. Gün ışığının, farklı mevsimlerin, doğa veya mimari veya eşya üzerindeki farklı atmosferini,  bu dizi çalışmalarında gözler önüne seriyor...Yine, Rouen Katedralinin batı cephesini, birkaç ayrı tual üzerinde çalışmış...İlk resim, sabahın erken saatlerinde, 2.si sabah güneş doğarken, 3.öğleden sonra. 4.tuali, akşam üzeri resmetmiş... Her zaman diliminin özgün atmosferini, mimari bir görünümle yakalıyor. Her yarım saatte bir, tuvalini değiştirerek, renklerdeki, en ufak değişikliği bile kaydediyor. Böylece oluşan resim dizeleri, bir araya gelince, Monet'nin amaçladığı gibi, zamanın geçtiği duygusunu uyandırıyor. Bir ressam gözü ile bakmaya gayret ediyorum bütün güzelliklere..Gerede ye vardık..yine çam ağaçları, bu kez gün ışığında, karlar altında..ışıklı beyaz..Bembeyaz ...İnsanın içini arıtıyor, temizliyor. Acaba cennet burası mı...Tabii hocamın yanında olunca her yer cennet.. Küçük köyceğizler ... Kimi yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş.. Kimi iki tepe arasında oluşan vadilerde..Kimi bir tepenin eğiminde...Her birinde birer minare muhakkak var.. 30-40 haneli kimi, kimi daha da küçük..Köylerde bacası tüten evceğizler.. İhtimal ki o evde soba yanıyordur. Uzatıp ellerimi ısıtsam o sobada.. Öyle yapardık..Buz gibi havalarda, okuldan eve gelene kadar çok üşür.. Eve gelince, gürül gürül yanan sobaya yanaşır.. Ellerimizi uzatır, ısınırdık. Sıcaklık yavaş, yavaş önce ellerimize, sonra bütün vücüdumuza yayılırken..İliklerimizin ısındığı an.. Müthiş bir haz duyar..Sobanın yanından ayrılmak istemezdik... İşte öyle efendim..Satırlarıma şimdilik son verirken, hürmetle ellerinizden öpüyor, bütün gönül dostlarını kucaklıyorum...Hayırlı, mutlu, güzel bayramlar diliyorum...

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :