Değerli büyüğüm, bir bayramı daha uğurlarken seneye inşAllah cümlemiz tekrarına sağlıkla erişiriz. Efendim, bu bayram günleri ne kadar muhteşem. Herkes sevgi dolu, yardımlaşma yolunda birbiriyle yarışan insanlarla, gösterişten uzak, sadece içinden geldiği gibi, gücünün yettiği kadar Allah rızası için yapılan paylaşımlarla huzurlu geçti, çok şükür.

Son mailimde yazmış olduğum üzere hem benim, hem de kızımın mesleği icabı hastalardan bahsediyorum. Bu yazılarım, belki de sevgili gönül dostlarını üzüyordur. Siz değerli büyüğümden ve sevgili kardeşlerimden özür diliyorum. Kızım, bayramın birinci günü ve bugün son gün hastanede, yine nöbetçi. Bayramın ikinci günü sabah onbir gibi eve geldiğinde yorgundu, uykusuzdu. Güzel bir kahvaltıdan sonra istirahate çekilmeden önce birlikte Gönül Sohbetleri Site’mizi açtık. Bir de baktık ki, sevgimizi, saygımızı tarif edemeyeceğimiz Sabri Tandoğan Hocamız bayram dememiş, gece dememiş, gündüz dememiş, bizim gibi her türlü yardıma ihtiyacı olan kardeşlerimizin maillerine cevap vermişler. Kızım, yazıları okuyunca, “Anneciğim, ben ve arkadaşlarım hastanede genç yaşımızda, nöbetlerden yoruluyoruz, karar veremediğimiz hastalarda, icabcı hocalarımızı evlerinden arıyoruz. Amma, Sabri hocam, her gece, her an icabcı!” demez mi. İnanın, ne kadar doğru biliyorum.

Efendim, Hazret-i Mevlana, Mesnevi’de hekimleri ikiye ayırır; sizin de mutlaka bildiğiniz üzere. Kızımla beraber okuduk. Hazret-i Mevlana’ya göre, “Biz ilmini Hakdan almış tabibleriz. Bu yüzden Kızıldeniz bile bizi gördü de ikiye ayrıldı. (Cerrahlar, ameliyatla bedeni açarlar, bizim önümüzdeyse Hazret-i Musa’nın önünde olduğu gibi kanlı bir organa benzeyen koca Kızıldeniz açılmakta). Onlar, meyve ve gıda doktorlarıdır, yani yiyeceklerle ilgili olan hastalıkları bilirler ve ancak hayvani ruhu tedavi edebilirler. O doktorlar, hastalığı anlamak için idrara bakmak zorundadırlar. Bize ise Hakkın gönüle tecelli eden ilmi yol gösterir. Beden tabibleri senin hastalığını senden iyi biliyorlar. Sen anlayamazken, idararından, kanından, yüz renginden hangi hastalığının olduğunu anlarlar. O halde, Hak tabibler nasıl senin halini anlamaz, yüz rengine, gözüne, nabzına bakar da yüzlerce hastalık görmez. Üstelik onlar, idrar gibi alamete muhtaç değiller. Biz beden doktorları gibi, kimseden bir tedavi ücreti de talep etmeyiz. Hak katından bize yeterince ücret verilmektedir. O halde gelin, ey biçare hastalar gelin. Bütün hastalıklarınızın devası, bizim yanımızdadır.”

Efendim, bizler, beden doktorları yaptığımız görev karşılığı, yorulduk diyoruz, üstelik karşılıksız nadiren bakıyoruz hastalarımıza. Bazan, icabcı kalıyoruz. Siz değerli büyüğüm gibi, HAK TABİBLERİ gece gündüz demeden, hiçbir karşılık beklemeden, Hakkın gönlünüze tecelli eden ilmiyle, daima icabcı olarak vazife yapmaktasınız. Size nasıl teşekkür etsek azdır. Sağlıklı bir ömür dileğiyle, ellerinizden hürmetle öpüyorum efendim.

Ayla Belen

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :