Sayın Emine Hanım,
26.12.2007 tarihli mailiniiz aldım.
Efendim, bu durumda yapılacak en güzel iş işi asarım, keserimle değil de çocukla dobra dobra, medenice, açık kalplilikle karşılıklı dialogla efendice çözmektir. “Bak oğlum” deyin, “senin asli vazifen okulunu bitirmen. Bir an evvel elinin ekmek tutması. Notların düştüğüne göre durum sallantıda. Şunu iyi bil ki okulunu bitirmeyen, eli ekmek tutmayan erkeğe hiçbir kendini bilen aile kızını vermez. Verse bile ne o aileden, ne o kızdan en ufak hayır gelmez. Lütfen duygusallığı bırak. Akıllıca düşün. Olaylara objektif bir gözle bak. Hayata herşeyin bir sırası var, düzeni var. Önce ekmek kazanılır, eğitim işi biter, sıra sonra gönül işlerine gelir. Misafire yemek ikramında bile bir düzen vardır. En sonra tatlı gelir. Bir kimse tatlı ikramıyla yemeğe başlarsa toplumdan iyi not almaz. Bunları gözönünde bulundur, aklını başına devşir. Biz aile olarak bu yükü kaldıramayız. Tahsilini bıraksan ekmek parası kazanacağım diye ıvır, zıvır bir işe girsen zaten kız sana varmaz, tenezzül etmez. Bunlar hayatta çok denenmiş, ama hep aynı sonuç alınmıştır. Ben seni akla, ve sağduyuya davet ediyorum. Düşün, taşın, kararını ona göre ver. Ekmeğini kazanmamış bir insan için gönül işleri bir lüksten, bir fanteziden başka birşey değildir. bizim ailemizin de ne sosyal, ne ekonomik yönden böyle bir fanteziyi kaldırmaya tahammülü yoktur. Yarın başını duvara vursan bile şunu iyi bil ki kimse sana acımaz. Olay bu”. Bu şekilde yapacağınız bir konuşma onu akla ve sağduyuya döndürebilir. Aksi takdirde ilk olarak kız ondan uzaklaşır. Ömür boyu ayaklar altında ezilir. Sorumluluk sadece kendisine aittir.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Aklın yeri ayrı, duygunun yeri ayrı Yazan Emine
Cvp: Aklın yeri ayrı, duygunun yeri ayrı Yazan Sabri Tandoğan