Efendim,
Yağmurlu ve soğuk bir Dubai sabahından selamlar yolluyorum. Son bir haftadır kapalı olan hava dün yerini sağnak yağışa terketti. Son 24 saattir kesintisiz yağan yağmur yüzünden burda hayat neredeyse felç oldu. Bütün caddeler nehir gibi. Arabalar yarılarına kadar suya gömülmüş, zorlukla ilerliyor. Bazısı ilerleyemiyor , bozulup yolda kalmışlar. Dün evlerinden işe, eve, okullarına gitmek için çıkanlar yollarda saatlerce mahsur kaldığı için bugün ve yarın okullar tatil edildi. Biz şu anda evimizde sıcak çayımızı yudumluyor , penceremizden gri gökyüzünü ve yollarda mucadele eden insanları seyrediyoruz. Adeta bir film seyreder gibiyiz.
Gökyüzü grinin bütün tonları ile bezenmis. Ara sıra şiddetlenen rüzgar siyaha yakın koyu gri bulut kümelerini hızla sürüklüyor. Parça parca alçalan bulut kümeleri taşıdıkları su damlacıklarını cömertçe yeryüzüne bırakıveriyorlar. Rüzgarın da şiddetiyle bazen cisil çisil yağan damlalar arada hırçınlaşıp hızla camlara vuruyor. Her yer yıkanıyor, bütün kir ve pisliklerinden arınıyor sanki.. Arada sırada duyulan gök gürültüsü insanı yerinden hoplatıyor. Sanki daldığın düşüncelerden uyan kendine gel der gibi.. Çakan şimşekler ise bu grilere bürünmüş yeryüzü parçasına inanılmaz , büyülü bir renk katıyor. İnsanlar yollarda sırılsıklam, ters dönmüş şemsiyelerini düzelmeye çalışanlar, paçalarını sıvayıp dizlerine kadar derin sularda karşıdan karşiya geçenler, park edildikleri yerde suya ve çamura saplanıp kalmış araçlar.. Bu coğrafyada çok ender görülen manzaralar bunlar. Hele geçtiğimiz iki yıl sadece birkaç saat hafif yağmur görüldüğü düşünülürse , nasıl da hazırlıksız yakalandığımız anlaşılabilir.
Hazırlıksız yakalanmak.. İşte hayatın neden durma noktasına geldiğini , okulların tatil edildiğini , insanların perişan olduğunu anlatan kelimeler bunlar..
Oysa bir süre önce gittiğimiz Singapur’da şaşkınlıkla görmüştük ki insanlar için yağmur çok doğal bir olaydı. Herkes sokağa çıkarken şemsiye almayı ihmal etmiyordu. Günlük güneşlik ve fazlaca sıcak olarak başlayan her günde ara ara gök gürültülü sağnak yağış gayet normaldi. Turistler hazırlıksız yakalanıp şikayet ederken yerli halk gayet sakin hayatına devam ediyordu. Çünkü hersey olası şiddetli yağmurlara göre düzenlenmişti. Açık havada yapılan gösteriler bile ertelenmiyordu. Seyirciler ellerinde şemsiye ya da yağmurluklarıyla oturup tiyatro oyununu anfi tiyatroda seyretmeye devam ediyorlardı. Ustu acik tur otobusleri yolcularini gezdiriyor, insanlar sakince yollarda yurumeye devam ediyorlardi. Panikleyen kosusturan kimseler yoktu. Hayat aynı canilik ve güzelliği ile sürüyordu… Kabusa dönüşmeden, şikayet edilmeden.. Altyapı bu havaya göre planlandığından caddelerde en ufak bir su birikintisi bile olusmuyor, trafikte en ufak bir aksama gözlenmiyordu.. .. Hele insanlar. Uzakdoğunun bu miniminnacık ada ülkesindeki insanlar hep güleryüzlü, inanılmaz saygılı, sakin , sabırlı ve kibardılar.. Dışarıda kopan fırtınanın yansımaları davranışlarında ve yüzlerinde görülmüyordu..
Demek ki hazılıklı olundu mu şartlar ne olursa olsun düzen bozulmuyor, hayatın akışında aksama olmuyor. İşte bu noktada; bulunduğumz ortam ne olursa olsun biz kendimizi her şarta göre eğitmeliyiz diye düşünüyorum .. Her an güllük gülistanlık içinde yaşayacak değiliz. Türlü engeller, olumsuzluklar, bazen acılar bizim yaşamımızda da yer alacak elbet. İşte biz kendimizi manen eğitirsek, imanımızı diri ve güçlü tutarsak, Sakin, edepli, saygılı ve düşünceli olabilmeyi, her türlü olay karşında kişiliğimizi ortaya koyarak dimdik ayakta kalmayı başarabiliriz. Eğer başımıza gelen herşeyin Yüce Rabbimizden olduğunun farkında olursak; panik, isyan, üzüntü, stress gibi kelimelerin bizim hayatımızda hiç yeri olamaz değil mi?
Yeniden camdan dışarıya çeviriyorum gözlerimi.. Grinin muhteşem güzelliğinde kayboluyorum bir an. Yağmurdan kaçarken penceremizin altına sığınmış bir minik kuşun gözlerinde kendime geliyorum. Ürperiyorum… Allah ıma şükürler olsun verdiği tüm nimetler için..
Suya batmış gibi görünen şehre bakıyorum. Gri sisin arasında kaybolup giden gökdelenlere.. Bu şehir için yapılması gereken daha çook şey var diye düşünüyorum. Görüntü tamam ama ya altyapı?
Ya kendimiz için yapılacak neler var? Nefsimizi eğitmek için, altyapımızı tamamlamak için. Dıştan insan görünmek yeter mi? İnsan gibi insan olmak için?….
Sonsuz sevgi , saygı ve hasret ile ellerinizden öpüyorum. Rabbime emnet olun.