Hürmetle Muhabbetle Merhaba,

Efendim, bu defa can sıkıcı bir konuya temas etmek üzere yazıyorum. Peşinen, sizden ve güzel insanlardan özür dilerim..

Maalesef, bu asırda bile canımız böyle şeyler yüzünden sıkılabiliyor.. Canımızı sıkanların ve akıl sahiplerine "illALLAH!" dedirtenlerin katlanacakları uhrevî mâliyet birgün onların da canını sıkacak... Üstelik, o "can sıkıntısı" bizimki gibi "gelir-geçer" türden olmayacak...

Maalesef, "üniversitelerde türbana serbestiyet" sürecinde akademi dünyasının "akıllara ziyan" görüşlerinden(!) bahsediyorum...

Neler işitmiyoruz Ya Rabbi!! Bu görüşlerin(!) sahipleri sözde bilimadamları!!! Bu nasıl olur Ya Rabbi!!! 

İnsan, söz sahibinin akademik ünvanına, yaşına, başına, branşına bakıyor da, bu söz bir "görüş" (!) olarak -utanmadan sıkılmadan- nasıl telaffuz edilebiliyor diye hayretler içinde kalıyor... Ne hezeyanlar, ne hezayanlar!!

Söyledikleriyle, aklın ve hukukun ve de insanlığın dışına çıkmak için âdetâ birbirleriyle yarışıyorlar..

Eğer, basına demeç veren ve söyledikleri ile aklı-hukuku-insanlığı çiğneyen akademisyenlere dünyada idari müeyyide uygulayan bir güç olsaydı; muhakkak sûrette bu insanlık ve bilimadamı müsveddelerinin bütün diplomalarının iptali gerekirdi.. İlkokul diplomalarına varıncaya kadar...

Bağnazlığın, gericiliğin akademisyenlerde görülen şekli meğer ne iğrenç bir şeymiş!!! Huzurunuzda, böyle bir kelam edeceğim için özür dilerim ama söylemeye mecburum! Bu "adamlar" (!) akıl sahiplerini artık kusturuyorlar...

İlim deryasını bilerek kirleten bu "okumuş" câhiller, akıl sahiplerinin kusmuklarında  boğulsunlar desem, bu beddua ile Hakk'ın rızâsına uzak mı düşmüş olurum?!

En Kalbi Saygılarımla,

Kardan Adam

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :