Sayın Gül Uçar,
18.2.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, mailinde çok önemli bir konuya değinmişsin. Hayatta değil manevi güzelliklerin, maddi güzelliklerin dahi algılanabilmesi için insanın nefsin baskısından kurtulması, arınması, temizlenmesi, yunup, yıkanması gerekiyor. Benim gençlik yıllarımda Liz Taylor dünyanın en güzel kadını kabul ediliyordu. Sekiz kere evlendi. Hepsinde hayal kırıklığına uğradı. Kimi kocası kendini içkiye, kimisi kumara, kimisi uyuşturucuya verdi. Çünkü hiçbiri nefsin egemenliğinden yakasını kurtamamıştı. Nasıl dünya güzeli bir kadınla evlendiklerinin farkında bile değillerdi. Biz Rana Hanımla kırkdört yıl evli kaldık. Ona hergün yeniden tanıyormuş gibi bakardım. Allah sizi inandırsın hergün yeni bir güzelliğini keşfederdim.
Yıllar önceydi. Danıştaydan bir arkadaşımız emekliye ayrılmıştı. Bu nedenle Anadolu klübünde onuruna bir yemek verildi. O günkü ikram edilen et inanılmayacak kadar güzeldi. O günden sonra hiçbir yerde o kadar güzel bir et yediğimi hatırlamıyorum. Bir ara gözlerim emekli olan arakadaşıma takıldı. Dalgındı. Ne yediğinin farkında bile değildi. Sonra yemek bitince elimi yıkamak üzere lavaboya gittim. O da elini yıkıyordu. Ben “Ne muhteşem bir yemekti değil mi?” dedim. Lütfen dudaklarını kıpırdattı, “Bilmem ki” dedi, “birşeyler yedik”.
Kıymetli yavrum, bilmem bu iki örnekle ne demek istediğimi anlatabildim mi? Hayatta herşey ama herşey nefsaniyetten uzak bir ruh haliyle hissedilebiliyor, anlaşılabiliyor. Konu bir yemek olur, bir giysi olur, bir çiçek olur, bir kitap olur, farketmez. Allah cümlemize nefsin baskılarından kurtulmamızı nasibetsin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayatta herşey nefsaniyetten uzak bir ruh haliyle hissedilebiliyor Yazan Gül Uçar
Cvp: Hayatta herşey nefsaniyetten uzak bir ruh haliyle hissedilebiliyor Yazan Sabri Tandoğan