Sayın “Sabah Güneşi”,
17.2.2008 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, bahsettiğinzi sayfayı internetten okudum. Ben, ortada bir kavram kargaşası görüyorum. Sapla saman birbirine karıştırılıyor. Gayet tabi vaktiyle olan ve halen devam eden ve ileride de karşımıza çıkacak olan birtakım hırsızlıkları, uğursuzlukları, rüşvetleri, namussuzlukları hoşgörü kavramını genişleterek kabul etmek imkansızdır. Bir insan bu şerefsizlikleri yapıyorsa ona hoşgörü göstermek değil sadece Allah senin belanı versin demek gerekir. Hoşgörü İslami bir kavram değildir sonucuna varmak bence tamamen yanlıştır. Bu yanlışı kim yaparsa yapsın, kim ileri sürerse sürsün kavram kargaşasından kendini kurtaramamış demektir. Darılma, gücenme yok.
Hoşgörü kelimesi dünyada hiçbir dilde yoktur. Bu, Yunus’un şiirlerinde geçen Türk dilinin en muhteşem kelimelerinden biri belki de birincisidir. Bu ne biçim mantıktır ki Kur’an’da hoşgörü kelimesi geçmiyor gerekçesiyle hoşgörüyü İslam dışı ilan etmek İslama ihanetten başka nedir? Beyler, hanımlar lütfen eğri oturup doğru konuşalım. Birtakım isimlerin gölgesine sığınarak ahkam kesmek ne bir müslümana, ne bir insana yakışır. Lütfen aklımızı kiralamayalım. Kur’an-ı Kerim’de “Düşünenler için ibretler vardır, hikmetler vardır” buyruluyor. Hoşgörü demek insanı, aileyi, toplumu ve insanlığı yıkan bütün namussuzluklara, rezilliklere kalkan olmak değildir. Kötülükleri yapanlar kim olurlarsa olsunlar cezalarını çekecekler, belalarını bulacaklardır. Yapmayın Allah aşkına, bu şerefsizlikleri hoşgörü çatısı altında toplamanın hoşgörüyle ne ilgisi olabilir?
Hoşgörüyü inkar etmek kesinlikle mümkün değildir. Resulullah Efendimiz, yerine göre kılıcını çekmiş, ordunun en ön safında kafirlere karşı, alçaklara karşı, namussuzlara karşı arslanlar gibi savaşmıştır. Yerine göre hoşgörünün en güzel örneklerini göstermişlerdir. Birgün Resulullah Efendimiz Mescid-i Nebevi’de sahabeyle sohbet ederlerken içeriye bir Bedevi girer. Sohbette bulunmak istediğini söyler. Peygamberimiz, “Buyurun” der, yer gösterir. Bir süre sonra Bedevi ayağa kalkar, duvara yaklaşır, idrarını yapar. Hazret-i Ömer, fevkalade asabileşir. Kılıcını çeker adamın üzerine yürür. Bunun üzerine Peygamberimiz, Hazret-i Ömer’i durdurur. “Ya Ömer” der, “o adamın bilgisi, görgüsü bu kadar. Bizimle tanışmaya gelmiş. Onun yaptığı yanlış iş bir kova suyla, bir süpürgeyle temizlenebilir. Ama biz bir yanlışlık yapıp ona zarar verirsek bunun affı mümkün olmaz”. Sonra mescid temizlenir, sohbet yeniden başlar. Şimdi soruyorum bu hoşgörü değil midir? O saygısızlığı yaptı diye o bedevinin öldürülmesi mi gerekirdi?
Hoşgörünün en güzel örneklerini İslam büyüklerinde, Yunus Emre’de, Mevlana’da görüyoruz. Yunus,
“Nazar eyle ileri
Pazar eyle götürü
Yaradılanı hoşgör
Yaradandan ötürü”
der. Hoşgörü kavramı bize batıdan gelmemiştir. Saint Bartelmy gecesinde onbinlerce hristiyan başka mezhebe mensup diye birbirini öldürürken 1453’de İstanbul’u fetheden yirmi iki yaşındaki Fatih Sultan Mehmet, fethin hemen akabinde bütün dinler, inanışlar için serbesti ilan ediyordu. Herkes inanışında , ibadetinde hür ve müstakil oluyordu. Bu hoşgörünün en güzel örneklerinden biri değil miydi? Bu misalleri sabaha kadar sıralayabiliriz. Lütfen sap ile samanı birbirine karıştırmayalım.
Yazıda bahsedilen cennetin kurulabilmesi için hoşgörü şarttır. Elzemdir. Vazgeçilmez olandır. Hoşgörü olmazsa birbirimizle nasıl anlaşacağız? Çünkü hiçbirimiz ideal, hatasız, noksansız, kusursuz, günahsız, mükemmel değiliz. Ancak birbirimize hoşgörüyle yaklaşırsak sevgi, saygı, edep, incelik doğabilir. Hoşgörünün olmadığı yerde hiçbirşey yoktur. Hoşgörünün olmadığı bir evde, bir işyerinde kesinlikle sevgi, saygı olamaz. İnsanlar kaskatı olur. İşte asıl o zaman batılıların bahsettiği “İnsan, insanın kurdudur” sözü gerçekleşmiş olur. Batı dünyası hoşgörüyü İslamdan öğrendi. Ne olur Allah aşkınıza kavramları bu kadar karıştırmayalım. O zaman ortaya zihinlerdeki karmaşıklık çıkıyor. Bunu yapmayalım. Allah rızası için yapmayalım. Sonra mana aleminde faturasını ödeyemeyiz. Benden söylemesi...
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sap ile samanı birbirine karıştırmayalım Yazan "Sabah Güneşi"
Cvp: Sap ile samanı birbirine karıştırmayalım Yazan Sabri Tandoğan