Sayın Hüseyin Bilginer,

18.2.2008 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, son derece önemli bir konuya değinmişsin. Aslında türban, türban diye çırpınan bazı kimseler gerçekten memleketlerini seviyorlarsa niye bu konuda bu kadar sessizlik, ilgidizlik içinde kalıyorlar, doğrusu anlamak mümkün değil. Gerek patriğin ekümenlik iddiası, gerek ruhban okulunun açılışı, gerekse yabancı vakıfların üzerindeki ısrarlı talepler memleket menfaatlerine, Lozan anlaşamasına, hkuk krallarına aykırıdır. Karamanlis Türkiye’ye ayak basar basmaz bu iddialarını tekrarlamıştır. Ve bazı kimselerden söz almıştır. Bu konuda kamu oyunun son derece dikkatli olması, gelişmelere üzerinde tir tir titremesi gerekirken herşey unutulmakta, türban asıl memleket meselelerini, yüksek menfaatlerini örtmektedir. Bu fevkalade üzücü bir olaydır. Ne diyelim, Allah akıl, basiret, uyanıklık versin. Sanki bu türban meselesi bazı son derece önemli gerçekleri gözler önünden uzaklaştırmak için bu kadar çılgınca üzerinde duruluyor. Sanki muhalefetin işi, gücü yalnız türban dedikodusu yapmak. İnsan hayretler içinde kalıyor. Ruhban okulu temiz, mübarek, nezih bir din okulu değil ki. Oradan Türk Milletini içinden yıkmak isteyen ajanlar çıkacak. Nedense kimseler bu realiteyi görmek istemiyorlar. Allah uyandırsın inşallah. Adamlar, biz diyorlar ruhban okulları üzerinde hiçbir kontrol, müfettiş görmek istemiyoruz. Peki kardeşim, sen iyi niyetlisin de bu diretmen niçin? Gelsin Milli Eğitimin müfettişi incelemesini yapsın, denetlesin. Niye korkuyorsun? Ancak kötü niyeti olanlar denetlenmekten bu kadar korkarlar. Bunu kabul ise bir intihardan başka birşey değildir. Sonuç itibariyle bu bir ihanet değil midir? Sağduyu sahiplerinin düşüncelerini almak gerekir.

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :