Günlerimizi aydınlatan, güzeller güzeli Hocam, günleriniz aydın olsun! Değerli Hocam, Gönül dostlarının yazdığı mesajlardan cumartesi günkü toplantının çok güzel geçtiğini okuyorum. Tüm katılanlar adına ve sizin adınıza çok sevindim. Allah bize de internet üzerinden dinlemeyi nasip etsin inşallah. Söz konusu toplantıya ben de katılmayı çok istediğim halde o günkü ruh halim buna izin vermedi. Müsaade ederseniz durumumu şöyle özetlemek istiyorum; Uzun süredir yapmayı isteyip yapamadığım şeyler var. Nedir bunlar? sabah erkenden kalkayım, namazımı kılayım, biraz kitap okuyayım, zikir yapayım vs.Bunları liste haline getirdim, yanına da beni motive edecek ayet ve hadisleri not ettim. Hergün okuyorum kendimi motive etmeye çalışıyorum ancak uygulamaya gelince netice yok. Bu durum beni çok üzdü ve halime çok ağladım. Cumartesi günü gözlerim ağlamaktan şişti. Kendi kendime "Sen daha bildiklerini hayata geçiremiyorsun. Yeni neyi öğrenmeye gidiyorsun?" diye kızdım. Halbuki siz hep söylersiniz, bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır, diye. Sonra baktım ki kendime darılmak ile bir yere varmam mümkün değil. Şeytanı sevindireceğime kendime "hadi toparlan" dedim. Şeytan tabii ki benim yenilgiyi kabul edip, bu meydandan çekilmemi isteyecek. Sonra aklıma Rana Hanım'ın günlüğünde bahsettiği bir hikaye geldi. Hatırladığım kadarı ile şöyle idi; Pehlivanın biri yeni doğmuş bir buzağıyı hergün sırtlanır bir merdivenden yukarı çıkarır indirirmiş. Bunu hergün yapan pehlivan yavaş yavaş ağırlaşıp birgün gelip iyice büyüyen buzağı iyice ağırlaştığında da hiç zorlanmadan aynı şekilde sırtlanır, merdivenden yukarı çıkarır indirirmiş. Demek ki nefis terbiyesi yolunda da öyle birden, bir günde kendimizden şampiyon olmayı beklememiz yanlış. Yavaş yavaş, adım adım sabırla çalışmalı; diğer taraftan mutlaka ve mutlaka devamlılığı esas almalıyız. Bu yaşadığım olayda bir de şunları farkettim; tembelliğin rahatlığının cazibesine kapılıp da Allah’a dilediğim gibi kulluk yapmazsam içim ile dışımın uyumsuzluğu ile bunalımlara girmem kaçınılmaz. Herhalde içim ile dışım uyum içerisinde olunca tevhid olacak. Dengeye ulaşılacak. Diğer taraftan nefsimiz şeytana uyduğu sürece bu terazinin dengesi her an bozulabilir. Ne zaman ki nefsim Allah’a teslim olur işte o zaman terazi dengeye ulaşır.Sonuç olarak “Her nefsime uyduğumda terazinin dengesi bozulacak, içim ile dışım uyum içinde olmayınca tevhid bozulacak, tevhid bozulunca huzur ortamı bozulacak ve huzursuzluk başlayacak.” diyebiliriz sanırım. Öyle bir alan var ki Allah orada bütün sorumluluğu insana verdiği akıl ve irade ile insana bırakmış. Bu noktada senin için tek başına duanın da Allah'ın da yapacağı bir şey yok. Bu noktada ancak ve ancak insan kendi kendine yardım edebilir. "Ben savaş meydanına çıkmıyayım ama savaşı da kazanayım" demek olur mu hiç? Allah insana "iradeni istediğin yönde kullanabilirsin" demiş. "Amaaa iradeni benim sana söylediğim sınırların dışında kullanırsan hesabını da sorarım" demiş. Allah'a karşı sorumluluğunu doğru şekilde yerine getirmesi için insana akıl ve irade verildi. İnsanoğlu bu akıl ve iradeyi Allah'ın koyduğu sınırların dışında kullanırsa hesap var. Zaten söz konusu sınırların dışında hareket edince iç dünyada huzursuzluk başlıyor. Bu arada bu sabah okuduğum bir gazete haberi ile ilgili olarak müsaade ederseniz yorum yapmak istiyorum. Antidepresan ilaçların hiçbir faydası olmadığı hakkında bir yazı vardı. 6 sene önce bu ilaçlardan kullanmış biri olarak ben de şunu söylemek istiyorum; "Herşey kendimizde saklı. Eğer haplarda bir çözüm olduğunu düşünürsek sadece ve sadece kendimizi aldatmış oluruz. Hap kullanmak bir avuntudan başka bir şey değildir. Haplar irademizin yerine geçemezler. Sorunu kendi akıl ve irademiz ile çözeceğiz. Allah’ın bize verdiği akıl ve iradenin bizim için yapacağını hiçbir ilaç yapamaz." Bu konuyu ve yorumu bazı arkadaşlarımızın ilgisini çekebilir diye yazdım. Bu arada sevgili Özden Çiçek Hanım, sanki gerçekten Öz'den sunulmuş bir çiçek gibi. Geçen gün yazdığı yarışma konulu maili de diğer tüm mailleri gibi bende olumlu etki bıraktı. Allah Sizden, Özden Hanım'dan ve tüm gönül dostlarından razı olsun! Bu arada Mukarreb Hanım'dan hiç haber alamaz olduk. Kendisini doğrusu merak ediyorum. Aynı zamanda yazılarını da özledim. Bu mail vesilesi ile onu da belirtmek istedim. Değerli Hocam, geceleri Allah'a size sağlıklı uzun ömürler vermesi için dua ediyorum. Size gerçekten çok ihtiyacımız var. Allah sizi başımızdan eksik etmesin. En derin sevgilerimle ve saygılarımla ellerinizden öpüyorum. Sağlıcakla kalın. Gül Uçar
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Tekamül merdiveninin basamakları birer birer çıkılır Yazan Gül Uçar
Cvp: Tekamül merdiveninin basamakları birer birer çıkılır Yazan Sabri Tandoğan