Sayın Özden Çiçek,
3.3.2008 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, yazdığınız inanılmaz güzellikteki mail nasibolursa beni uzun zaman düşündürecek. Hele o çocukların hep birlikte koro halinde söyledikleri “Biz insanız” şarkısı beni çok heyecanlandırdı, ürpertti. Aklıma Yunus’un
“Her biriyle bile olmak”
sözü geldi. Evet, bizler hepimiz aynı kökten geldik. Nedir bu ayrılık, gayrılık? Hele o evlendikten, yuva kurduktan sonra altı ay kapınızın hiç çalınmayışı... Aman Yarabbi, bir tarafta İslam’ın komşuluk üzerine getirdiği hükümler, bir tarafta altı ay kapınızın çalınmayışı. Hani,
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”
sözü nerede kalıyor? Beethoven’in dokuzuncu senfonisindeki o ürperten mısra dev gibi bir koronun insanı heyecandan titreten seslenişi: “Birleşiniz insanlar, kardeş gibi olunuz”. Ta lise yıllarımdan beri içimde hep bir özlem, bir dergi çıkarmak, bir gençlik dergisi. Her ay dünyanın her tarafındaki çıkan gençlik dergilerinden seçkiler yapmak. Acaba bugünlerde Rusyadaki bir delikanlı ne düşünüyor? Amerikadaki bir genç kız neler hissediyor, İngiltere’de bugünlerde kafaları meşgul eden önde gelen düşünce nedir? Güney Afrika’da yaşayan bir kardeşimizin özlemleri nedir, Endonezya’da yaşayan gençler bugünlerde neyle meşgul? İstiyorum ki Kültür Bakanlığında bir büro kurulsun. O büroya dili, dini, cinsi, ırkı ne olursa olsun dünyadaki gençlerin çıkardıkları bütün dergiler gelsin. Ve yazı kurulu o ayın yazılarını tesbit ederek onları tercüme ettirsin. Bunu düşünmek bile bana heyecan veriyor. Birgün nasibolur mu acaba?...
Efendim, ben bütün insanların bir aile oluşturduğuna ilk gençlik yıllarımdan beri inanıyorum. Gençlerin birbirlerini daha iyi tanımaları için ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya yolculuklar yapılsa. Gençler birbirleriyle tanışsalar, görüşseler, haberleşseler. Ve böylece müşterek bir insanlık kültürü doğsa sanırım muhteşem birşey olur.
Efendim, yazınızın heyecanı hala devam ediyor. İçime bu sıcak ürpertiyi verdiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Ve Yunus gibi sesleniyorum:
“Gelin canlar, bir olalım. Sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle birbirimize yaklaşalım. Ve sevelim, sevilelim”.
Efendim, insanda görecek göz, hissedecek kalp varsa küçücük bir köyde bile ne güzellikler bulabilir. Bütün mesele insanın kendi iç dünyasına inebilmesinde... Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiirinde insanın iç dünyasına sesleniyor
“Bilimin bütün bulduğu bütün bulacağı sende”
diyor. Bir Fransız yazarı, deniz kenarında dolaşırken yerden bir kum tanesi alıyor. Onu çalışma masasına götürüyor. Ve yazmaya başlıyor. ”Fransız neslinin en muhteşem parçalarından biri” çıkıyor ortaya. Aşık Veysel,
“Yumma gözün kör gibi”
diyordu. Bir İngiliz atasözünde “Hiçkimse görmek istemeyen kadar kör değildir” der. Bundan birkaç ay evvel Almanya’dan bir hanım izleyicimiz bir mail göndermişti. Sıkıntıdan patlamak üzere olduğunu yazıyordu. Hala hayretim devam eder. Böylelerine yapılacak hiçbir şey, söylenecek hiçbir şey yoktur. Onlar bütün güzelliklere gönül pencerelerini sımsıkı kapayan kimselerdir. Ve öyle kalacaklardır. Çünkü hiçkimse görmek stemeyen bir insan kadar kör değildir. evimin her köşesinde Millet’nin “Sabah Duası” tablosu var. Yıllardır her gün bakıyorum, doyamıyorum. Yunus’un öyle mısraları var ki elli yıldır her gün okuyorum, doyamıyorum. Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” buyruluyor. Güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel bir dünyada yaşıyoruz. Doğa güzellikleri, insan güzellikleri, san’atın güzellikleri bizi öylesine sarıp, sarmalamış ki böyle muhteşem bir dünyada “sıkılıyorum, patlıyorum”, diyenlere söylenecek söz kalmıyor. Hayırlısı.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Aşk gelicek cümle eksikler biter Yazan Özden Çiçek
Cvp: Aşk gelicek cümle eksikler biter Yazan Sabri Tandoğan