Merhaba Efendim Hayırlı akşamlar..
Hürmetle ellerinizden öpüyor, selam, sevgi ve saygılar sunuyorum. Size ve cümle dostlara..
Sayın Pr.Dr. İbrahim Arslanoğlu'nun "Vakıflar Yasa Tasarısı" ile ilgili bildiri metnini okudum. Meğer ölmüşüz de ağlayanımız yokmuş.Kendisini desteklediğimi bildirdim. Böyle duyarlı, bilinçli aydınlarımızı Allah muvaffak etsin. İşlerini rast getirsin inşallah. Bahar ayının ilk günlerini yaşıyoruz.. Çok şükür. Erik ağaçları bembeyaz çiçeklendi bile. Geçen gün, kurs çıkışında, yeni tanıştığımız bir hanımla yürüyorduk. Evlerimiz aynı yol üzerindeymiş. Çiçek açmış ağaçları gösterdim. -Bakın, ne güzel açmışlar değil mi? diye sordum. Şaşırmıştı. -Erik değil mi onlar.. diye sordu. -Evet erik..dedim. Biraz ilerde, 5 katlı bir binanın bahçesinde limon ağacı vardı. Bu kez elimde olmayarak limon ağacını gösterdim. –Bakar mısınız.. Üzerinde yapraktan çok limon var. -Allah, Allah..dedi. Ben niye farketmedim. Kaç gündür buradan geçiyorum. -Dışarı çıkmak doğadaki güzellikleri ve değişiklikleri seyretmeye vesile oluyor. Çevredeki ağaçları, evlerin bahçelerini seyretmek, her seferinde farklı bir güzellik, farklı bir bitki veya çiçek keşfetmek beni mutlu eder. Çok enteresandır.. Bunu bazı insanlarla paylaştığımda, yüzüme acaip, acaip bakıyorlar. Doğa güzelliklerine dikkati çekmek bazılarına gereksiz gibi geliyor. Onlara göre, şikayet etmek, ya da maldan, mülkten, kariyerden bahsetmek varken... Ağaçların çiçeklenmesi gereksiz bir mevzu-u bahis. Fakat, dikkat ettim, bunların çoğu, hayattan zevk alamıyor ve antidepresan kullanıyor. Hepimiz yaşımız kadar bahar gördük.. Belki yaşayacağımız en son baharı daha iyi algılayabileceğiz.Tabii ki eğer, yaşadığımız ömür süresince, güzellikleri algılamayı, onları özümsemeyi itiyad haline getirebilmişsek. Yoksa bir komşumun dediği gibi; "Bakıyorum, bakıyorum.. Bön, bön.. Hiçbirşey olmuyor" demişti... Antidepresan kullanıyormuş. Fakir de kendisine, doğa güzellikleri insanı mutlu eder demişti. Demek ki, güzellikleri algılamakta, belli bir kıvama gelmeyi gerektiriyor. Geçtiğimiz pazar, siznle ve değerli dostlarla bir akşam yemeğindeki birlikteliğimiz unutulmayacak kadar güzeldi. Şahsiyet gelişimi üzerine bir konu açılmıştı. Nermin Hanım birisinden bahsetmişti. Safça bir genç nişanlanmış. Nermin Hanım da ona, eşine saygılı, anlayışlı olmasını öğütlemiş. Sonunda da, “Ama sakın şımartma” demiş. Bütün söylediklerini -Tabii, tabii diye onaylayan genç, son söz üzerine; -Yok hocam.. Ben şımartırım. demiş.. Hepimiz gülüştük..Sonra size sorduk.. –Doğru mu bu.. –“Hayır hiç doğru değil. Biz eşimle birbirimizi deliler gibi sevdik.. Saydık.. Ama hiç şımartmadık.. İnsanın eşiyle de, hatta kendi kendisi ile olan ilişkisinde bile ölçülü olması gerekir. Mesela bir insan sigara içiyor.. Bırakmaya karar veriyor. Sonra en ufak bir üzücü olay karşısında hemen tekrar sigaraya sarılıyor. Bu davranış onun şahsiyetini zedeler. Kendine olan saygısını azaltır. İnsan evvela kendi kendine verdiği sözde durmalı”. demiştiniz.
Biz başkaları ile olan ilişkilerimizde de Asr suresinde belirtildiği gibi, birbirine Hakkı ve sabrı tavsiye edenlerden olmalıyız. Yüce Allah "Bütün insanlar ziyandadır birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna" diye buyuruyor. Zamanın değerlendirilmesi hususuna da her zamanki gibi hassasiyetle değindiniz. "Bizim 1 dakikamızı bile boşa harcayacak lüksümüz yok "İnsan devamlı bir meşguliyet içinde olmalı. Vaktini değerlendirmeli. diyerek.. Hatice Hanım, sizin kendisine; "İnsanlarda kusur aramak yerine, acaba onlarda ne gibi meziyetler bulabilirim, ve ondaki bu meziyeti nasıl ortaya çıkarabilirim." şeklinde bir bakış açısı kazandırdığınızı ve bu sayede hayatının daha pozitif ve renkli geçtiğini anlatıyordu. Mesela, birkaç kötü huyundan dolayı, pek görüşmek istemediği bir arkadaşı geldiğinde, hemen düşüncelerine bir yön veriyor "Ondaki güzel meziyetler acaba nelerdir" diye düşünüyor. Bulmakta da gecikmiyor. O meziyeti ön plana çıkarmakta pek zor olmasa gerek.. İnsanları anlamaya, tanımaya çalışmak bir tecessüs halini almış Hatice Hanımda.. O zaman can sıkıntısı diye birşey kalmıyor. Yaşamak eğlenceli bir hal alıyor. Geçen gün bir komşum bir yerde uzun müddet oturamadığından, canının sıkıldığından bahsetmişti. Bunun nedenini size sormuştum. -O kişinin güzellikleri algılayacak, çevresini inceleyip, araştıracak ilgiye, tecessüse, kültüre sahip olamadığından sıkıldığını..."Ver yesin, ört uyusun" türden biri olduğunu buyurmuştunuz. Öyle ya...Yunus "Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır." derken çevresindeki her şeye duyduğu hayranlığı, merakı, ilgiyi de dile getirmiş olmuyor mu?
Zatıaliniz, henüz 3 yaşında iken çevrenizdeki insanları incelemeye onlar hakkında sorular sorup cevabını araştırmaya başlamışsınız. Sizdeki ilgi ve tecessüs hala sürüyor. Bizler için her halinizle örnek bir şahsiyetsiniz. Allah tan size hayırlı, bereketli, sağlıklı, sıhhatli uzun ömürler niyaz ediyorum.
Vakit gecenin yarısı olmuş. Tekrar görüşmek ümidiyle ellerinizden öperim. Cümle dostlara selamlar.. Hayırlı geceler efendim.. Müsaadenizle...
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Sevmek, devam eden en güzel huyum” Yazan "Gönül Dostu"
Cvp: “Sevmek, devam eden en güzel huyum” Yazan Sabri Tandoğan