Sayın İlknur Hanım,
23.3.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, inşallah o kimseyle olan arkadaşlığınız “lavabo tip arkadaşlık” değildir. anlattıklarından bende öyle bir şüphe uyandı da. Bazı kimseler vardır. Birşeye canları sıkılır. İşlerinden çıkarlar, meyhaneye giderler, içki içerler. Çoğu bozulmuş olan mezelerden yerler. Bazıları hızlarını alamaz ikinci, üçüncü bir meyhaneye de giderler. Sonra zorlukla eve gelirler, lavaboya koşarlar. İçtikleri içkiden, yedikleri bozuk mezelerden mideleri bulanmaktadır. Rahatsızdırlar. Lavaboya gider, kusarlar. Bu şekilde biraz ferahlarlar. Bazı kimselerin arkadaşlık telakkisi de böyledir. Kafalarını taktıkları şeyden rahatsız olunca içlerindekini boşaltıp ferahlamak ihtiyacını duyarlar. Akıllarına ilk gelen lavabo tipia rakadaşlıklardır. Bu tabir belki tuhafıa gider. İlk defa ben ortaya attım bu tarifi ve birçok çevrelerde tutuldu. Kusura bakma, arkadaşın seni lavabo yerine koyuyor. Buna müsaade etme. O kusma işini bitirdikten sonra bak kardeşim de, bu iş böyle olmaz. Önemli olan o meseleye aklın ışığında bir çözüm yolu bulmak. Ve, ne yapması gerektiği anlatılır. Bu tür insanlarla görüşmek, sıkça görüşmek insanın ruh sağlığını bozar. Çünkü onunla beraber olduğun sürece hep negatif elektrik alacaksın. Acaba bunu tolerere edebilecek misin? Hiç sanmıyorum. Fransızların bir atasözü var. Diyorlar ki: “Arkadaşının kim olduğunu söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim”. Daima pozitif düşünceli insanlarla arkadaş olalım. Çevremde yok dersen o zaman derim ki git, kitaplarla arkadaşlık et. Ama fikri sabitlerinden kurtulamayan, dediğim dedik, çaldığım düdük diyen kimselerle arkadaşlık yaparsan sonunda sen zararlı çıkarsın.
Diyeceklerim bu kadar.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Yankı vermeyen dağa ses gönderilmez.” Kenan Rufai Yazan İlknur
Cvp: “Yankı vermeyen dağa ses gönderilmez.” Kenan Rufai Yazan Sabri Tandoğan