Efendim,
Bu sabah tam da ev işlerine dalmışken telefonum çaldı. Baktim, numara bende kayıtlı "Mona"... Mısırlı bir bayan ... Yaklaşık üç yıldır tanıştığımız fakat ancak aylık elsanatları sergisinde görüştüğümüz, arada sırada karşılaştiğimiz, çok iyi niyetli , sevgi dolu, hanım hanımcık , orta yaşların sonlarında bir bayan arkadaş Mona.. O sakin ve sevecen ses tonu ile "selamünaleyküm" diye başlıyor söze... Aynen alıyorum selamini. Bir yandan da merak ediyorum niye aramıs. Çünkü daha önce hiç telefonlaşmadık.. Numarasını kaydettiğimi bile unutmuşum yani.. Nasılsın diye soruyor... İki aydır sergilere katılamıyorum. Merak etmis. "İnşaallah hastalık falan yoktur , sağlığın yerinde mi özledik seni "diyor.. Şaşırıyorum. Yok yok hayır , seviniyorum.. Sanki bir ışık kaplıyor her yanımı, içim bir enerji ile, coşku ile doluveriyor.. Teşekkür ettikten sonra kısaca anlatıyorum babamın ameliyatına gittiğimi , gelince de çocuklarla uğraşırken zaman bulup sergilere hazırlanamadigimi onun için katılmadığımı.. Sonuçta iyi olduğuma sevindiğini söylüyor. İnşaallah Mayıs sergisinde görüşmeye sözleşerek karşılıklı dualar ve iyi dilekler ile kapatıyoruz telefonu.. Allahım sen nelere kadirsin... Ne güzel insanlarla karşılaştiriyorsun beni.. Birden dostluğun, beklenmedik zamanda beklenmedik aranmaların, hatirimin sorulmasının sevincine kaptırıyorum kendimi.... Küçücük bir selam beni bütün griliklerden sıyırıp engin maviliklere götürüyor... Her yanı daha bir ışıl ışıl görüyorum... Sanki bir anda herşey gözüme daha güzel görünüyor, hayat ne muhteşem..
Sonra düşüncelere dalıyorum; Yüce Rabbım bizi nasıl toplumsal bir varlık olarak yaratmış.. Yaşamak için insanlara ihtiyacımız var... Yok diyebilirmiyiz? Ancak o zaman bizim insanlığımız da ortaya çıkıyor... Cemaat olmak nasıl da önemli... Öyle ki ; günde beş vakit namaz cemaatle kılındığı zaman kat kat sevabı artıyor... Demek ki birlikte olmak hayatı paylaşmak önemli... Komşuluk hakkına ne demeli... Peygamber efendimiz (SAV) nasıl da anlatmış komşu hakkının önemini... Sonra yine Sevgili Peygamberimiz hasta ziyaretlerini nasıl da önemsemis... Hemen duyduğunda ilk önce hasta ziyaretine gidermiş.. Hatta bir kitapta okumuştum, Sahabe çocuklarından birinin bir kuşu varmıs, Peygamber Efendimiz de ona arada sırada kuşunu sorarmıs. Bir gün çocuğun kuşu ölmüş. Kuşun öldüğünü kendisine haber verdiklerinde, kalkmış o sahabenin evine gitmiş ve çocuğu ziyaret edip üzüntüsünü paylaşmış... Böylesine ince bir düşünce...
Hz.Musa’nın Rabbi ile konuşmasını hatırlıyorum bir anda:
"Ya Musa, benim için ne yaptın?" "Namaz kıldım, oruç tuttum ey Rabbim." "Onlar kendin için Ya Musa, benim içın ne yaptın?..." Musa şaşırir. Sırf Rabbi içın ne yapabilirdi daha başka ?...İlahi hitap devam eder.
"Hastalandım, gelmedin Ya Musa?" "Haşa!.. Ey Rabbım sen hasta olmaktan münezzehsın!..." "Geceleri inleyen, acı ve ağrı çeken o hasta var ya, benim rızam onunlaydı ey Musa!.."
Demek ki insan Rabbının rızası için önce insan kardeşlerini düşünecek, arayacak, soracak, elinden geldiğince maddi manevi destek olacak.. Düşünelim böyle bir yaşamın her yerde uygulandığını.. Nasıl da haffifler bütün yükler değil mi?
Peki ya insanı ziyaret, insanı hatırlamak anımsamak bu kadar önemli de; günde beş kez bizi huzurunda bekleyen Rabbımızın, Yuce Yaraticimizin davetine nasıl icabet edebiliyoruz.? O huzuruna çağırırken biz gidebiliyormuyuz tam manası ile... Hatırımızdan bir an çıkarılmaması gerektiği halde günde kaç kez nasıl anıyoruz Rabbımızı.. Tüm mahlukat , evren, yaradılmış her zerre O'nu zikrederken biz görebiliyormuyuz her zerrede O'nu?... Anıp zikrediyor muyuz Tüm evreni kaplayan o muhteşem koro ile birlikte...
Evet önce Rabbımızı anacağız her an.. Yaradılmış her şeyde nün mucizelerini göreceğiz. farkında olacağız yaşamın gerçek anlamının.. İnsan gibi insan olmak için uğraş vereceğiz... Sonra Peygamber Efendimiz (SAV) gösterdiği gibi öğrettiği gibi seveceğiz, değer vereceğiz birbirimize... Dayanak noktası olacağız gerektiğinde... Zorları kolay edeceğiz...
O Büyük Peygamber Uhud savaşında şehit düşen bir müslümanın çocuğunu ağlarken görünce yanına oturup onunla ağlamıştı ve sonra sormuştu; "İstermiydin Ayşe anan , Ben de baban olayım?"
Biz kaç yetimin basını okşadık bu güne kadar?..
Rabbim; gönül gözümüzün açılmasına , yüreklerimizin sevgi ile dolmasına yardım et... Amin..
Efendim, sonsuz saygı ve sevgi ile ellerinizden operim.. Allah sağlık ve afiyet versin.. Bütün gönül dostlarına ve Çiğdem Hanıma da sevgi ve selamlar. Rabbime emanet olun
OZDEN CICEK
Decorative & Creative Painting
Freelancer - DUBAI
www.creativepainting.tr.gg
www.dekoratifboyama.tr.gg
www.ozdencicek.blogcu.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
"Sevmek, devam eden en güzel huyum" Yazan Özden Çiçek
Cvp: "Sevmek, devam eden en güzel huyum" Yazan Sabri Tandoğan