Değerli dostlar,
Güzel bir Hak dostu olan Abdullah el-Acemi hazretleri, Halep civarında Kefertaşe köyünde ikâmet eder,bağ bahçe işleri ile uğraşırdı. Zamanın sultanı Melik Zâhir , bir defâsında Abdullah el-Acemî hazretlerinin köyüne gitmişti. Abdullah el-Acemî bahçelerde bekçilik yapıyordu. Melik onu bir bahçe içinde görüp:
"Ey Genç! Bize tatlı bir nar getir." deyince, bulunduğu bahçedeki bir nar ağacından nar koparıp götürdü. Melik kesip tadına baktı ve:
"Bu nar ekşi, sen nasıl bekçisin, narın ekşisini tatlısını ayırt edemiyorsun" dedi.
Abdullah el-Acemî kendisine ait olmayan meyvelerden hiç yemediği için, ekşisini tatlısını bilmiyordu. Melik'in sözleri üzerine hem üzüldü, hem de mahcub oldu. Gidip bir ağacın altında namaza durdu ve iki rekat namaz kılıp şöyle dua etti:
"Yâ Rabbi bana hangi narın tatlı olduğunu bildir, gidip Melîk'e vereyim "
Onun namaz kılışını ve dua edişini seyreden Melik hayretinden donakalmıştı. Çünkü ağaçlar da onunla secdeye gidiyorlardı. Hayatında ilk defa böyle bir halle karşılaşan Melik, Abdullah el-Acemî hazretlerine hayret ve sevgiyle baktı,sonra koşup ayaklarına kapandı.Abdullah el-Acemî hazretleri geri çekilerek böyle yapmasına manî olmak isteyince Melik Zahir;
"Sen namaz kılarken şu bahçenin bütün ağaçları seninle birlikte secdeye kapandılar. Bunun kerametiniz olduğunu anladım. Sen mübarek bir kimsesin."dedi.
Abdullah el-Acemî'nin;
"Belki hâyâl gördünüz..." buyurması üzerine;
"Hayır! Vallahi gerçek gördüm. Melik aslında sizsiniz." dedi.
Bu konuşmalardan sonra Melik Zâhir ona duyduğu yakınlığı daha da artırmak istedi.
"Benim edebli ve sana lâyık bir kızım var. Onu size nikahlamak isterim." O ise; "Efendim ben, malı mülkü olmayan, bir garibim" cevabını verdi.
Fakat Melîk niyetinde kararlı ve çok ısrarlı idi. Abdullah el-Acemî hazretleri onun bu samimi ve candan isteği karşısında teklifini geri çevirmedi. Nikâhları yapıldı. Melik Zâhir saraya gidip durumu hanımına anlatınca o da memnun olup, kızını sultan kızına layık bir şekilde develer yükü çeyizle gönderdi.
Abdullah el-Acemi sultanın kızını karşılayıp;
"Ey Sultân kızı! Madem benim hanımım olmayı kabul ettin, şimdi senden bazı isteklerim var!" deyince Kız; "Buyurun söyleyin." dedi.
"O halde şimdi sen üzerinde bulunduğun deveden in! Üzerindeki o süslü elbiselerin yerine benim vereceğim şu sade elbiseyi giy. Sonra şuradaki bahçıvan evine gir." buyurdu.
Kız memnunyetle isteğini yerine getirdi.
Melik Zahir ile Abdullah el-Acemî hazretlerinin arasında geçen bu hadise Irak'ta evliya bir zat ve talebeleri tarafından duyulmuştu. Ziyaret etmek için Abdullah el-Acemî'nin köyüne geldiler.
Köye geldiklerinde, Abdullah el-Acemî bahçede çalışıyor, bahçenin otlarını topluyordu. Gelen ziyaretçi heyetinin reisi Allahü Teâlâya dua etti ve otlara işaret etti. Allahü Teâlânın izni ile otlar bir yere toplandı. Abdullah el-Acemî hazretleri onları karşıladıktan sonra;
"Niçin böyle yaptınız?" diye sordu. O zât;
"Efendim sizin yorulmamanızı, istirahat etmenizi istedim." deyince de;
"Biz, böyle olmasını isteseydik, Allahü teâlânın izni ile otlar toplanırdı. Lâkin biz alın teri ile lokma yeriz." dedi ve alnında toplanan terleri sildi. Terleri parmaklarından damla damla toprağa döküldü. Sonra;
"Ey bahçemin otları eski bulunduğunuz yere dönünüz." dedi.
Otlar bahçeye yayılıp eski hallerini aldılar.
Ziyaretine gelen zat onun yanından ayrılmadı, vefatına kadar hizmetinde ve sohbetinde bulundu.
Allah'ın selam, rahmet ve bereketi üzerinize olsun.
Gönül eri
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayatta neler oluyor Yazan "Gönül Eri"
Cvp: Hayatta neler oluyor Yazan Sabri Tandoğan