Sayın “Öğrenci”,
8.5.2005 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, şu anda bir takıntı içindesin. Yunus Emre’den sonra en büyük Türk şairi Necip Fazıl’ın ilk çıkan şiir kitabının adı “Ben ve Ötesi” idi. Kainatta değil her insan her zerre birbirinden farklı yaratılmıştır. Birbirinin aynı iki insan daha yaratılmadı. Evet, senin herkesten ayrı bir dünyan var. Bakışın, dikkatin, sevgin, herkesten farklı. Sen, başlı başına apayrı bir dünyasın. Önemli olan içinde bulunduğun fiziksel, psikolojik, sosyolojik şartlar içinde hep daha iyiye, daha güzele gitmendir. Başkalarından bize ne? Başkaları müsaade etsin, ben kendi hayatımı yaşayayım. Eğer başkaları müsaade etmezse ben o zaman kendi dünyamı kurar, o dünyada krallar gibi yaşarım. Bir örnek vereyim. Benim gençlik yıllarımda cinsel heyecanlarım çok fazla idi. Beni rahatsız ediyordu. Uzman doktora gittim. Yavrum, dedi, aslan gibi delikanlısın. Neden geneleve gitmiyorsun? Düşündüm, ben temiz bir hayat yaşamaya karar vermiştim. Bu adam doktor olamazdı. Hiç üstünde durmadım. O gece sinemaya gittim. Filmin bir bölümünde akar sudan elektrik enerjisi üretiliyordu. Bu bana ilham verdi. Ben de kendimi delicesine okumaya verdim. Okudum, okudum, Türkiye’nin en kültürlü insanı oldum. Ne yaptım, içimdeki o çılgın enerjiyi kültüre yönlendirdim. Hayatı çok yönlü olarak kavramaya çalıştım. Dört fakültede okudum. Güzel sanatlara aşkla yöneldim. Edebiyatı, şiiri, müziği, resmi ölesiye bir aşkla sevdim. Ve ilgilendim. Hayatta her insan, her canlı varlıkbenim için ayrı bir etüd konusuydu. Şunu mühahade ettim: Sonsuz güzelliklerle dolu bir dünyada yaşıyorduk. Herşey birbirinden farklıydı. Ve bu farklılık her an değişiyordu. Kur’an-ı Kerim’deki “Allah, her an yeni bir şe’n üzeredir.” Ayet-i Kerimesini okuduğum zaman duyduğum heyecanı ömür boyu unutamam. Biliyorsun “şe’n” oluşum demek. Evet, her an herşey değişiyordu. Ben de değişiyordum. Ve bu değişim içinde hayat inanılmaz bir güzellik kazanıyordu. Ortaokulda iken Leonardo De Vinci’nin “La Jaconde” tablosunu gördüm. Şimdi yetmiş dört yaşındayım. Her gün o tabloya akıyorum. O güzelliği, o erişilmez ihtihaşımı her gün içime sindirmeye çalışıyorum. Bu Beethoven’in 9. senfonisi için de böyle. Yunus Emre’nin şiirleri için de böyle. Değerli yavrum, bir muhteşem dünyada yaşıyoruz. Çevremdeki üç beş süfli, zavallı, perişan insan müsveddesi için ben niye hayata küseyim? Varsın onlar kendi hayatlarını yaşasınlar. Sana bir örnek vermek isterim. Bir sahabinin bir yahudi komşusu varmış. Sahabi onu her görüşünde saygıyla selamlar, hatırını sorarmış. Bir gün sahabi hastalanıyor. Yataktan çıkamıyor. Aradan bir hafta geçiyor. Sayın komşu evin önünde bas bas bağırıyor. Nedir senden çektiğim, sen ne biçim komşusun? Evimin önü leş gibi kokuyor. Onun üzerine o sahabi zat bin güçlükle yatağından kalkıyor, kapının önüne gidiyor ve “Sayın komşum, özür dilerim, beni affet. Müsaade edersen olayı anlatayım. Senin evindeki lağım benim evime doğru akıyor. Ben her sabah namazdan sonra gider, bu akan lağım sularını yıkar temizlerdim. Fakat bir haftadır çok hastayım. Yataktan çıkamıyorum. Görevimi yapamıyorum. Ne olur beni affet. Senden binlerce kere özür diliyorum. “ Sayın komşu bu gösterilen incelik karşısında gözyaşlarını tutamıyor. “Asıl sen beni affet, ben özür dilerim” diyor ve oracıkta İslamiyeti kabul ediyor. Mes’ele bu değerli öğrenci. Biz, yaşadığımız her anı, karşılaştığımız her durumu bir imtihan kabul edeceğiz. Ve o imtihandan alnımızın akıyla çıkmaya çalışacağız. Hayat bu yavrum. Bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır. Ve Allah hiç kimseye kaldıramayacağı yükü vermez. Önemli olan uzun veya kısa her neyse hayatımızı yaşayıp, sonuna geldiğimiz zaman, bunu hissettiğimiz zaman bu hayatta kimseyi kırmadan, incitmeden iyi hallilerle de, kötü hallilerle de güzelce yaşayıp, sevgi ve saygıyla göçebilmek ne güzeldir. Biz, herşeye rağmen o kadar nezih, kibar, asil, zarif, ince olalım ki çevremizdeki insanlar “Helal olsun adama, bir hayat ancak bu kadar güzel yaşanabilirdi.” desinler. İbrahim Ethem Hazretleri Belh sultanı iken mana yolunda yürüyebilmek için tacını, tahtını terketmiş, uzak bir yere giderek hela temizleyicisi olmuştu.
Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi? Ortada tereddütlü bir yol kalmışsa lütfen yaz, müzakere edelim.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayat, herşeye rağmen iyinin, güzelin yolunda yürüyenlerindir Yazan "Öğrenci"
Cvp: Hayat, herşeye rağmen iyinin, güzelin yolunda yürüyenlerindir Yazan Sabri Tandoğan