Sayın Hocam,
Sevgi ve saygıyla sizleri selamlarım.Dualarımız her zaman sizinle.Bu güzel Cuma gününde sizlere güzel bir insanın hikayesini anlatmak istiyorum.
Bir Ramazan gününde Hüdayi Vakfında iftar sofrasına oturulduğu esnada iki sarhoş gelir, oradaki cemaatin hayret ve şaşkın bakışları arasında içeri girer ve:
"Burada yemek veriliyormuş. Biz de yemek yiyeceğiz." derler.
Cemaatten bazıları:
"Bu iki sarhoşu mübarek iftar sofrasına almayalım, paralarını içkiye veren bu sarhoşlara yemek vermemiz doğru olmaz?" derler.
Cemaat arasında salih bir zat:
"Hüdayi 'nin kapısına gelen şu iki garibin, şu iftar sofrasında sarhoşluk taraflarını görmeyelim. Onları şimdi yalnız Allah'ın iki aç kulu olarak kabul edelim." der. Ve içeriye alıp yemek verilmesine vesile olur.
Daha sonra bu iki zattan biri olan Abdülkadir Efendi kendilerine gösterilen bu rahmet ve hidayet üslubundan etkilenerek tövbe eder ve ilahi rahmetin engin deryasına dalar. Hüdayi Hazretleri'nin feyizli ve bereketli mekanından ayrılmaz. Cami'nin altında, o sıralar harabe halinde bulunan bir yerde her türlü sıkıntı içerisinde kalmaya devam eder.
İnsanların dertleri ve sıkıntılarını paylaşan vakfın salih bir mütevellisi; Abdülkadir Efendi'ye kaldığı yeri kastederek:
"Bulunduğunuz ortamda fareler, yılanlar sizi rahatsız etmiyor mu?" diye sorduğunda onun cevabı şu olur:
"Onlar da bizim gibi Allah'ın kulları, bana dokunmazlar..."
Gönlü Peygamber aşkıyla dolu Abdülkadir Efendi, her yıl bir vesileyle Hicaz'a, o mübarek topraklara giderdi. Bir defasında Hacc'a giderken uçakta yer kalmayınca first class dedikleri birinci sınıf mevkiye yerleştirilmişti. Bunu gören ve kaldığı yeri bilen bir zat hayretler içinde:
"Allah'ın lütfuna bakın;bir zamanlar yılanlar, çıyanlar, fareler içinde yaşayan şu zat, Hacc'a uçakta birinci sınıf koltuklarda gidiyor..." diyerek rahmeti ilahinin enginliğine dikkat çekti.
Hac'da kendisini gören, kaldığı yeri ve ihtiyacını soranlara:
"Burada, Kabe'de çok rahatım, buradan daha güzel kalacak bir yer mi olur? Yetecek kadar da param var." derdi.
Sokaklarda dolaşan bir sarhoş iken , Allah'ın engin hidayet ve rahmet sofrasından nasiplenen Abdülkadir Efendi,bir hazreti insan olmuştu.
Büyük Allah dostu Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri kendisini sevenler için şu duayı yapmıştır:
"Ya Rabbi ! Kıyamete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip ruhumuza Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; ahir ömürlerinde fakirlik görmesinler; imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler. Öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!.."
Bir çok ulema ve evliya, bu duanın kabul olduğunu haber vermişlerdir.
Hazretlerinin türbesi İstanbul'da, Üsküdar'dadır.Eğer yolunuz İstanbul'a düşerse bu duadan nasiplenmek için kendisini ziyaret buyurup,bir Fatiha'nızı esirgemeyeniz.
Rabbimiz, aziz dostlarının yüzü suyu hürmetine bizlere hidayet ve ihsan buyursun.
Sevgi ve saygılarımı sunarım. Allah'a emanet olun.
Selami
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hepisinden iyisi bir gönüle girmektir Yazan Selami
Cvp: Hepisinden iyisi bir gönüle girmektir Yazan Sabri Tandoğan