Sayın Samime Işaıkay,
1.6.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, bir Kudsi Hadiste “Ben bir gizli hazineydim, bilinmemi istedim” buyruluyor. Hakka ulaşmanın yolu, önce edep, tevazu, sabır, şükür, kanaat, razı olmak, münakaşadan kaçmak, ya hayır söyleyip, yahut susmaktır. Bir gözlük camı çamurla, pislikle, tozla dolu olursa o gözlükle bakan neyi görebilir? Bizler de nefsaniyetin türlü pislikleri içinde çırpınıp dururken neyi müşahade edebiliriz? Ne olur, iri iri lakırdıları, büyüklük taslamaları, bencillik hezeyanlarını bir yana bırakıp iç dünyamızı temizlemeye çalışsak, kalbimizi bir ayna haline getirsek ne kaybederiz? Bu güne kadar egolarını tatmin etmek için çırpınan insanların eline ne geçti? Kainatın en büyük şairi Yunus Emre
“Miskin Yunus, sen seni bir adam mı sanırsın
Halini, mikdarını bil derlerse ne dersin?”
diye kendi nefsine hitabeder. Ne olur şu çalımı, cakayı, fiyakayı, kibiri bir tarafa bıraksak da adam olmanın yoluna girsek. Vakit geldi, geçiyor. Bir süre sonra emaneti teslim edeceğiz. Daha ne bekliyoruz?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Nefsini bilen Rabbini bilir Yazan Samime Işıkay
Cvp: Nefsini bilen Rabbini bilir Yazan Sabri Tandoğan