Merhaba Sabri amca;
Mailinizi okudum, teşekkür ederim. Madem hoşunuza gitti adalarla ilgili yazdıklarım, biraz daha yazayım ozaman sıkılmazsanız. Doğrusunu isterseniz benim bu adalar içinde en çok beğendiğim ada Rodos’tu; hatta eşime de söyledim ben Rodos’u çok beğendim, bir daha buraya gelmek isterim diye. Murat Reis’le ilgili fazla birşey söyleyemiyorum, orada rehberlerle birlikte çok az kaldık; ama bu kaldığımız süre içinde türbeyi ziyaret edip dua okuduk ve diğer arkadaki mezarlıktaki amiraller için de dua ettik. Orada yaşayan, oraya bekçilik yapan yaşlı çift dikkatimizi çekti; eşim de konuşmak istedi yaşlı amcayla; çocuklarını sordu, Türkiye’de akrabaları olup olmadığını sordu. Amcanın söylediğinden anladığım kadarıyla çocukları pek gelmiyorlar oraya. Amca bir kaç sefer eşimle bana “siz İstanbul’dan mı geliyorsunuz” diye sordu. Siz kaç senedir burada yaşıyorsunuz diye sorduğumda bize “49 senedir burada türbeyi bekliyoruz. Hemen arkasında ki mezarlığı işaret ederek; mezarlığı temizleyerek, bakımını yaparak yaşıyoruz” dedi. Hemen yanında ki tek katlı oturdukları eve gözüm takıldı; bakınca içim fena oldu. Çok eski, yıkık dökük bir eve benziyordu; Allah’ım nasıl yaşıyorlar acaba burada diye içimden geçirdim. Oradan ayrılırken eşim bana baktı ve “yazık, çocukları da ziyaret etmiyormuş” dedi. İkimiz de biraz burulduk o yaşlı insanların yanından ayrılırken. Gönül isterdi ki daha fazla o amcayla sohbet etmek mümkün olsun ama rehberlere bağlıydık ve onlarla ayrıldık oradan; inşallah oraya tekrar gidip daha uzun sohbet etmek kısmet olur. Gemide çok çeşitli insanlar vardı; aile olarak gelenler, ana-kız gelenler, arkadaş olarak gelenler... Hepsini inceledim. Birkaç tanesiyle tanıştık. Bir karı-koca eşimin de benim de çok hoşumuza gitti. İkisinin de boyunlarında birer fotoğraf makinası her gittikleri yerde güzel gördükleri, onlara ilginç gelen yerlerin resimlerini çekiyorlardı. Meğer fotoğraf çekmek ikisinin de özel zevkleriymiş. İkisi de 40 yaşlarındaymış; 8 senelik evlilermiş, çocukları yok. “İş dolayısıyla erteledik hep ama şimdi bir çocuk istiyoruz” dedi karısı. Karı-koca çok tatlı insanlardı, dikkat ettim gemideki insanlardan sadece bizimle tanışıp bizimle konuştular. Hanım bankada avukatmış, eşi de müzisyen; eşim de çok sevdi o çifti. Ama telefonlarını falan alamadık. Başka bir evli çiftle daha tanıştık orada; onlar da bize yaklaştılar ve o şekilde tanıştık. Eşi 27 yaşında gencecik bir kız; kocası 45 yaşında bir beydi; bir firmada satış müdürüymüş; karısı da Rus’muş, Moskova’lı, ama Türkçeyi de bir Türk gibi olmasa bile gayet iyi konuşuyordu; evlenince İstanbul’a gelmiş. O da tatlı, samimi, açık bir kızdı. O aile de bizi sevdi sanırım ki hep konuştular bizimle; İstanbul’da da görüşelim dediler, adam çalıştığı yerdeki kartını verdi, biz de telefonlarımızı verdik ve ayrıldık. Geçen akşam o bey eşimi aramış, bizi hafta sonu dışarda bir yerde kahvaltıya davet etmiş; eşimde benimle konuştu ne yapalım gidelim mi diye, ben de olur gidelim dedim. Bakalım, Pazar günü onlarla dışarda bir yerde kahvaltıya gideceğiz. Eşim insanlara hemen güvenmez, benden biraz daha temkinlidir. Ben de çabuk güvenmem ama çabuk inanırım. Dün akşam eşimle evde konuşuyorduk; eşim de bana dedi ki bu insanlar bizi çok mu sevdiler de aradılar hemen acaba dedi? Ben de herhalde sevdiler bilmiyorum dedim. Eşim de “dolandırıcı falan olmasınlar, dikkat etmek lazım, hemen eve falan çağırmamak lazım, dışarda görüşürüz, hiç tanımıyoruz” dedi. Dün eşim o beyin verdiği karttan şirketini aramış gerçekten öyle biri o şirkette çalışıyor mu diye, çalışıyormuş. Tabii ki eşim haklı, insan yeni tanıdığı insanlara karşı her zaman temkinli olmalı öyle değil mi? Neticede turda tanıdığımız, bir hafta aynı turda vakit geçirdiğimiz insanlar. Şimdilik geziyle ilgili aklıma gelenler bunlar Sabri amca.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyorum.
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Güzel izlenimler Yazan İlknur
Cvp: Güzel izlenimler Yazan Sabri Tandoğan