Merhaba Sabri amca;
Dün akşam geldik İznik’ten. Çok güzel geçti. Dinlendim, köpekle oynadım biraz. Bahçe içinde, yeşillikler arasında insanın dinlenmemesi mümkün mü! Canım hiç işe geri gelmek istemedi. Bugün yeni bir haftaya başladık. Sanırım bu hafta içi mesaiye kalmam gereken günler olacak, inşallah az olur. Umarım siz de çok güzel bir bulgur pilavı günü geçirmişsinizdir. Cumartesi günü öğle saatleri hep aklımdaydınız; ara ara saate bakıp “herhalde şu saatlerde Sabri amcalar Fenerbahçe’de bulgur pilavı yiyorlardır” diye geçirdim içimden. Bahçeden şeftali ve erik getirdik. Size de vereceğiz inşallah. Orada 8-9 sene önce bahçeye kayınvalidemler kiraz ağacı dikmişler ama ne yazık ki 8-9 senedir okadar az verim alınıyordu ki; meğer oraların iklimi kiraz için pek de uygun değilmiş; o nedenle oralarda herkes kiraz ağaçlarını söküp üzüm ya da eriğe döndürmüşler. Kayınvalidemler 9 senedir beklediler belki verim olur diye; ama olmadı ne yazık ki! Bu sefer gittiğimizde kayınvalidemler de kiraz ağaçlarını sökmüşler, şimdi kararsız kalmışlar mor erik mi dikelim üzüm mü dikelim diye. Oralarda genelde pek çok kişi üzüm ağacı dikmiş. Erik de var ama daha az. Kasım ayına kadar karar verilmesi gerekiyormuş zaman olarak. Hayırlısı neyse o olur inşallah. Benim gönlüm erik istedi; çok severim mor eriği. Hayırlısı. Bahçe işiyle uğraşmak nekadar güzel birşey; insanı hem daha zinde tutuyor, hem de doğayla başbaşa olmak insanı dinlendiriyor. İşte böyle Sabri amca. Sizi de özledim. İnşallah yakın zamanda görüşürüz.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyorum.