Sayın Bedia Dolunay,

6.8.2008 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, insanlara , olaylara doğru, objektif bir bakışla bakabilmek doğru hükümler verebilmek için önce bizim dürüst, temiz, efendi, güzel insan olmamız lazım. Kalbi kirli, duyguları kirli, bakışları kirli insanlar doğruyu göremezler ki. Onlar hep çarpıtırlar. Onlar hep pislikten, iğrençlikten, zulümden yanadırlar. Bu nedenlerle ilk yapılacak iş bizim Allah’ın ve Peygamberin getirdiği Hak ölçülere göre hareket etmemiz, dürüst ve temiz yaşamamızdır. Doğru düşünen, doğru hareket eden güzeli görür, ona sevgi ve saygı duyar. Ona gönül verir. Ancak habis insanlar kendileri gibi habis insanları severler. Habis erkekler, habis kadınlar içindir. Vaktiyle Ajda Pekkan’ın çok meşhur bir şarkısı vardı, çok söylenirdi. Şarkıda diyor ki benim sevdiğim adam adi, alçak, namussuz, şerefsiz haysiyetsiz berbad bir kimsedir. Ama gelin görün ki ben onu seviyorum. Bu şarkı çok meşhurdu. Hani hikayeyi bilirsin. Bir gece Nasreddin Hoca evden dışarı çıkmış. Bütün gücüyle bağırmış. “Ey asil insanlar, ey güzel insanlar, ey değerli insanlar”. Etrafta çıt yok. Hocanın canı sıkılmış, bu sefer bağırmaya başlamış: “Ey şerefsizler, ey namussuzlar, ay alçaklar, ey onun bunun çocukları” Herkes deli gibi pencerelerini açmışlar, kapılara koşmuşlar, merakla çevreyi gözlemeye başlamışlar. Hoca gülmüş, “Bak şu namussuzlara” demiş. “Nasıl da kendilerini tanıdırlar”.

Hayat böyle yavrum, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından zevk alır. Sen hiç kirli, rezil, şerfsiz bir hayat yaşayıp da yüzü nurlu bir kimse gördün mü? Onların iç dünyalarındaki pislik yüzlerinden de okunur. Bakışları mel’anet doludur, kir doludur.

Bilmiyorum yavrum, sorunun cevabını albildin mi? Eğer alamadıysan lütfen yaz, yeniden cevaplayalım.

Kıymetli maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :