Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bataklıkta yetişen nilüfer gibi olabilmek
Gönderen : Ayla Belen
Tarih : 8/20/2008 9:56:23 AM


Değerli büyüğüm,20 gündür Ankara'dan, şehir karmaşasından uzak , ailece çok şür Rabb'ime güzel bir tatil yaptık yaptık. 4-5 senedir, bu kadar uzun bir soluklanma olmamıştı.Ilk önce uyum zorluğu yaşadık böyle bir sakin yaşantıya.Çünkü ne cep telefonu, ne de televizyon kullandık. Aslında bulunduğumuz Inkumu, Bartın'a 15 km. kadar uzakta bir sahil köyü, her türlü olanağı olan.Onümüzde pırıl pırıl , bazen dalgalı bir deniz, arkamızda gür ağaçlarıyla , kuş sesleriyle,defne kokusuyla bir orman varken ve Bartın'daki ana-baba yadigarı evimize gidince sevdiklerimize telefonla ulaşabilme ulaşabilme olanağı olunca sakin bir tatil oldu. Efendim,bu güzel tatilde kendimde ve ailemde farkettiğim bir başka hal vardı.Bu hal de, siz değerli hocamın kısacık zaman dilimlerinde,yıllara sığmayacak yaşama biçimi, edep ile ilgili farketmeden aldığımız dersler olmuş.Ne zaman sahile insem,sizin Rana anne ile, Erdek'de at hadiseniz gözümün önüne gelerek ben de başımı çevirdim.Siz ,site mensuplarına anlatırsınız diye detay yazmadım.Sahil o kadar kalabalıkken , bizim evde ormana bakarak oturmamız, akşam üzeri batan güneşi seyrederek,"Biz ne için gönderildik bu dünyaya diye ?" tefekkür etmemiz, hep Siz'in sayenizde oldu.Aslında,yıllardır haziran ya da eylül gibi ölü sezon tabir edilen aylarda gittiğimiz için çok değişiklik omuştu.Daha önce ,daha nezih olan sahil çay bahçelerinde oturulumaz olmuştu.Sebebi ise, utanarak yazıyorum,kahveleri dolduran ve gece yarılarına kadar kumar oynayan hanımlar doldurmuştu.Yanda kücücük bir çay bahçesi kalmıştı babamın arkadaşlarına.Ama, bu rezaletin yanında tam sahile bakan evinde,komşumuz Pembe abla ,yerli halkın küçük kız ve erkek çocuklarına Kuran-ı Kerim öğretiyordu, sahile arkalarını dönerek,sonra çocuklar denize girip eğleniyorlardı.Yeğenlerimden birinin nişanı için,Bartın'a gelen akrabalarla 80 kişilik bir aile yemeğinde Allah nazarlardan esirgesin, canım teyzem bir genç gelin gibi bizlerin peşinde kosturuyordu,"Allah eşinizden, işinizden ayırmasın diyerek."Geçen sene yaşadığımız üzüntülü günler için, yengelerimden biri, rahmetli Seher annenin,"Herkesin kaderi nakış örneği gibi ayrı ayrı." diye sözlerinin yıllar sonra bizlere nakledilmesi, atasözü gibi.Sonra,sayın Erkan Ahçıoğlu'nun Bartın ve Kökleri kitabında köklerimi bulmam, dedelerimin, rahmetli babam ve ağabeyimin saygıyla anılmaları ve bu manevi yükün ağırlığı.9 Ağustos'da anneme ve ağabeyime yaptığımız dualar(Her ikisi de yıllar farklılığıyla Cerrahpaşa'da aynı hastalıktan 232 no'lu odada Hakk'a göçmüşlerdi.),16 Ağustos'da Yalova depreminde kaybettiğimiz yeğenlerim, Tuğçe, Taner, gelinimiz Ayşegül'ün mezarları başındaki dualar bu manevi yükü biraz hafifletmişti. Ankara'ya gelir gelmez sitemizi açarak 20 gündür yazılmış güzel mailleri okumak ve Siz'in vermiş olduğunuz herbirisi ayrı bir hayat dersi olan cevapları okuyup çıktılarını almak ve onları defalarca okumak bayram hediyesi gibi oldu.Hele bir sürpriziniz vardı ki,sakallı ve gülen resminiz, nurlu yüzünüze çok yakışmıştı.Allah, o resimdeki gibi yüzünüzü hep sağlıkla güldürsün efendim.Bugün, Burcu'nun bozulan saati nedeniyle Karum'a gittik.Burcu,"Sanki, Sabri baba şu köşede oturuyor gibi." dedi ve sizin masanıza oturduk ,berabermişiz gibi.InşaAllah sağlıkla gelirsiniz, gene birlikte oluruz.Bu kadar üzüntü dolu bir mektupdan sonra ,sayın Durdu Güneş'in işinden şikayet edenlerle ilgili sünnetçi olayı,Burcu'nun hastanede yaşadıklarını hatırlattı.Burcu ve diğer asistan arkadaşları vizit gezerlerken ,bir oğlan çocuğu elinde su tabancasıyla, muayene ederken doktorlara su fışkırtıyormuş.Meğerse su tabancasının içine çisini yapıp doktorlara fışkırtıyormuş.Sayın Kardan Adam'ın lütfedip gönderdiği Ahmet Yüksel Özemre'inin vefatı üzerine Mehmet Şevket Eygi'nin yazdığı gibi eski Üsküdar doktorları yok ki, cocuk haklı.Burcu'lar bazen de vizite gittiklerinde çocukları yataklarında bulamıyorlarmış.Odalarındaki dolapların içine saklanarak saklambaç oynayarak,"Ceee!" diye cıkıyorlarmış. Efendim, o kadar özlemişim ki sizi daha ne çok yazacak ve anlatacak şey var.Rahmetli babam , ben çok konuşunca ,"Ne olur 1 lira vereyim de sus." derdi gülerek, ben de ona ,"Ben size 2 lira vereyim ." konuşayım. derdim."Az ye , az konuş, az uyu."edebine girmek nasip olacak mı bilmiyorum.Hani derler ya mektubuma istemeden son verirken,Siz değerli hocamın ellerinden, özlemle, hürmetle öpüyorum, efendim.Ayla Belen.


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Bataklıkta yetişen nilüfer gibi olabilmek Yazan Ayla Belen
Cvp: Bataklıkta yetişen nilüfer gibi olabilmek Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]