Sayın S. Melih,
3.8.2006 tarihli mailinizi aldım. Önce şunu söylemek isterim gerek siz, gerek herhangi bir kimse hiç çekinmeden sakınmadan, terddüde düşmeden aklınıza gelen herhangi bir soruyu sorabilirsiniz. Eskiler, “Nedir sualin, odur kemalin” derlerdi. Soru sormak çok ince bir mesele. İlmin kapısı soruyla açılır ve ilim yolunda ilerlemek yine soruyla mümkün olur. Lütfen bu konuda hiç tereddüde düşmeyin. Sitemiz size ve yeryüzündeki yedi milyar insan kardeşimize bütün içtenliği ile açık. Gelelim sorunuza, gerçekten “Kibirliye kibirle hareket etmek sadakadır” sözünde çok büyük incelikler var. Ben öteden beri beşeri münasebetleri bir sorumluluklar kaynağı olarak görürüm. Nobel alan Fransız yazar Jean Paul Sartre, insan, diyor ağzından çıkan her kelimeyle, kendinden sadır olan her davranışla bütün insanlara karşı sorumludur. Kibir nedir? Cehalettir, kendini beğenmişliktir, ukalalıktır. Eğer biz böyle bir kimsenin önünde tevazu gösterir yerlere kadar eğilirsek o şahsa en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Önemli olan o kibirli şahsa İslamın inceliği ile mukabele etmek. Bu, onunla ağız dalaşı yapmak, uzun tartışmalara girmek asla değildir. Ama ona aynı şekilde kibirle bakıp geçersek o zaman o kimse bizim gönül aynamızda yaptığı hareketin çirkinliğini görecek, pişman olacaktır. Ama bir kavramı aydınlığa çıkarırken aradaki nüanslara dikkat edelim. Hz. Musa, firavuna hakkı öğretmekle görevli olarak gidiyor. Görevini yapabilmesi için o şekilde hareket etmesi lazım. Bilmiyorum aradaki farkı belirtebildim mi. Lütfen, en ufak tereddüt halinde bana yine sorabilirsiniz.
Bir metni en iyi anlamanın yolu onu tekrar tekrar su içer gibi okumaktır. Şu anda benim elimde Samiha Ayverdi’nin “Mülakatlar” isimli eseri var. Bu onbeşinci okuyuşum. Kitapta öyle ince nüanslar var ki bir kereyle iki kereyle onların farkına varılacağını sanmıyorum. Belki hatırlarsınız bir izleyicime verdiğim cevapta “Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık” isimli kitabı ikiyüz kere okuduğumu söylemiştim. Altmış sekiz yıldır Yunus Emre’yi okuyorum. Korkunç bir lezzet alıyorum, tadına doyamıyorum. Allah’ın vereceği ömür içinde daha ne kadar okuyacağımı bilemiyorum. Öyle mısralar var ki benim için hala sırlarla dolu, mesela “Seni deli eden şey yine sendedir, sende” mısraı. Bugünkü psikiyatrinin geldiği noktada bu mısraın çözülmüş olduğunu sanmıyorum. Onun için yaşadığımız sürece her an kendi kendimizi aşmak, hergün daha iyiye, daha güzele, daha mükemmele gitmek durumundayız. Bir Kudsi Hadis var ki ne zaman okusam beni titretiyor, ürpertiyor “Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım”. Efendim, dil öğrenmek eğer imkanlarımız var ise güzel, çok güzel, harikulade güzel birşey. Muhakkak pek çok yönden faydası olur.
Birgün Hz. Ebubekir’e gelirler, Efendim derler, Peygamber miraca çıktığını söylüyor. Aklen, mantıken böyle birşey olabilir mi, Siz, bu söze inanıyor musunuz? Ebubekir Hazretleri, Evet der, Şüphesiz inanıyorum. Peygamber Efendimiz ne söylemişse Haktır, doğrudur. Değerli kardeşim İslam gayba inananların dinidir. Lütfen deryalar gibi olan inanç olayını otuz kırk sayfalık mantık kitabı çerçevesine sığdırmaya çalışmayalım. Olaylara hep mantık açısından bakarsanız değil dini, tasavvufu, şiiri, resmi, müziği bile açıklayamazsınız. Bu nedenle bu çok hassas, çok ince noktaya dikkatinizi çekerim. Unutmayın İslam gayba inananların dinidir. Aslında dini konular o kadar hassas, o kadar binbir incelikle doludur ki bazan münakaşaya da gelmez. Bana göre aşk ve din tartışılamaz. İnanan inanır, inanmayan inanmaz, o kadar. Söyleyeceklerim burada bitiyor. Takıldığınız noktalar olduysa lütfen hemen yazın. Sizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, bütün günlerinizin aşkla, ihlasla, feyizli çalışmalarla dolmasını diliyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Selamun Aleykum Yazan S. Melih
Cvp: Selamun Aleykum Yazan Sabri Tandoğan
Cvp: Cvp: Selamun Aleykum Yazan S. Melih; 8/14/2006 10:24:59 AM
Cvp: Cvp: Cvp: Selamun Aleykum Yazan Sabri Tandoğan; 8/14/2006 10:26:08 AM