Çok Kıymetli Sayın Büyüğüm,
İnşallah yaşamın bütün hayırlar ve güzelliklerine en ince nüansları ile
her zaman için mazhar bulunmanız dileğiyle merhabalar...

Efendim, sizler de bilirsiniz, Hz. Mevlana'nın Mesnevi'sinde geçen
hikayelerde zaman zaman Ayaz isimli bir köylü gencin, kendisini sarayda
görevlendirilmeye layık bulan Sultana içten bağlılığı ve sadakati
anlatılıyor. Bu oldukça güzel hikayelerden birisinde Sultan,
maiyetindeki vezirleri ve Ayaz'ın sadakatini denemek üzere topluyor ve
onlardan çok değerli bir mücevheri kırıp, parçalamalarını talep edince
vezirler sırayla -Aman Sultanım diyorlar, bu mücevher pek değerlidir,
onu kırmak insafsızlık olur. Ve herbirisi bu işi yapamayacağını
bildirerek benzer şekilde özür beyan edip kenara çekiliyorlar. Sıra
Ayaz'a geldiğinde ise, adeta önceden durumu bilircesine, en ufak bir
tereddüde düşmeden, yeninin altından çıkardığı bir taşla mücevheri parça
parça ediyor. Ve vezirlerle diğer izleyenlerin şaşkın bakışları arasında
asıl şaşkınlığı kendisi gösterek şu cevabı veriyor:

-Sultanın buyruğundan daha değerli mi ki?

Böylece Sultanın gerçek teveccühlerine mazhar olmak nasip oluyor...

Efendim, bu eşsiz cevabın güzelliği ile sadakatini gösteren Ayaz'ın
teslimiyeti bugün bizler için de birçok durumun çıkış noktası gibi
duruyor. Bugünün dünyasında akıl hesabıyla doğru gibi görünen maddeye,
paraya, mevkiye, ünvan, servet ve salt mantığa doğru gidiş yerini ancak
böyle bir farklı bakışla huzura, dostluğa, riyasız sevgiye, sadakate,
içtenliğe ve gönülden paylaşımın o tertemiz, sıcak, içten, pahası
biçilemez güzelliğine dönüşme gücünü bulabiliyor. İşte o zaman Güzel
Yunus gibi "Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz" sözü yankı
bulabiliyor bir mutlu insanlar ülkesinde...

Efendim, burada sonsuz, saygı, selam ve sevgiler sunarak özlemle
ellerinizi öpüyorum...
Bütün insanlık olarak en güzel, en değerli dostlukların mazharı
olabilmek ve öylece kalabilmek dileğiyle...

Allahaısmarladık...



Çiğdem Seçkin Gürel

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :