Sayın “Gönül Dostu”,
16.9.2008 tarihli mailinizi aldım
Kıymetli yavrum, estetik gerek fert gerek toplum hayatında son derece önemli bir olay. Estetik varoluşun çiçeklenişi, aşk haline gelişidir. Bundan üç sene evveldi. National Geographic dergisinde ilginç bir yazı okumuştum. Tokyo’da bir mekân varmış. Evi, barkı olmayan, otelde kalacak parası bulunmayan kimseler burada kalırlarmış. Bazı fotoğraflar da vardı. Herkesin bir yaygısı var: Kimisi kilim, kimisi hasır, kimisi battaniye. Herkes, kendi yaygısında kalıyor. Bir nevi onun evi gibi. Günün hangi saatinde geçerseniz geçin şunu müşahade ediyorsunuz, herkesin zati eşyası o kadar tertipli, o kadar düzenli ki. O fotoğraflara günlerce baktım. Baktıkça saygım ve hayranlığım daha da çoğaldı. İşte yavrum, estetik bu. Nerede, ne zaman, nasıl olursa olsun her zaman tedbirli, intizamlı, saygılı, edepli ince ve zarif olabilmek. Bakıyorsun minicik bir dilenci kız çocuğuna, giysisisinin çeşitli yerlerine iliştirilmiş birtakım nesneler. İçinde bulunduğu şartlar ne kadar ağır olursa olsun bu kız çocuğu estetiğe yöneliyor... Estetik, bütün hayatımızı kaplayan muhteşem bir duygu. Estetik, hayatımızın her anına, her dilimine şâmil bir davranış tarzı. Bunu yalnız güzel sanatlarla sınırlı görmek olayı hiç anlamamak demektir. Şiir okumak güzeldir, şiir yazmak güzeldir. Ama biz hayatımızı o kadar güzel yaşayalım ki her dakikası ayrı bir şiir olsun. Giyimin estetiği olduğu gibi bir de sofra adabının, yemek yemenin, bir bardağı tutmanın bir çatal kaşığı tutmanın konuşmanın, hitabetmenin, dinlemenin, okumanın da bir estetiği vardır. Beşeri münasebteler bizden her an estetik bir duyarlık, ve incelik bekler. Rahmetli şair Necip Fazıl Kısakürek “Bir Adam Yaratmak” isimli piyesinde der ki:
“Kadınla erkek arsında öyle hassas bir cazibe muhiti var ki en olmayacak sebeplerle, bir anda renk gibi uçar, duman gibi dağılır ve artık hiçbir gayret ve fedakarlık onu geriye iade edemez.”
Hayatta estetiğin sınırları içine girmeyen hiçbir şey yoktur. Bir sofraya yemek getirmek, bir bardak bile koymanın kendine özgü ince ince nice incelikleri vardır. Japonlar paranın üstünü verirken onu ipek veya gümüş bir tepsi içinde sunarlar. Sokakta yürüyüşün, çalan telefona cevap verişin, bir tiyatroda oturuşun, bir eve misafir gidişin nice incelikleri vardır. Ev içinde gerek büyüklerimizle, gerek küçüklerimizle ilişkilerimiz bir esteteik duyarlık içinde olmalıdır. Bir gün Samiha Ayverdi Hanımefendi’yle birlikte bir yere misafirliğe gitmiştik, oturuyoduk. O, gerek oturuşuyla gerek ikram edilenleri yiyiş tarzıyla bir ömür boyu gözlerimin önünden gitmeyen bir incelik, bir zarafet ve edep içindeydi. Aradan kırk yıl geçti ama unutamadım. ..
İşte yavrum, daha nice örnekler verilebilir. Önemli olan “kâl” sahibi değil, “hâl” sahibi olabilmektir. Rahmetli Paşa Dede Hazretleri’nin toplantılardaki edebini, zarafetini ve inceliğini unutmak ne mümkün. Bir rüya, bir masal, bir şiir gibi. Her an hayalimizde gözlerimizin önünde estetik bir aşktır, bir heyecandır, hayatın “olmazsa olmaz” larındandır.
Değerli yavrum, bu bahis beni öyle heyecanlandırıyor ki şu anda duyduğum mutluluğu hiçbir kelime ifadeye yetmez.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Estetik, hayatın, varoluşun en güzel gülü... Yazan "Gönül Dostu"
Cvp: Estetik, hayatın, varoluşun en güzel gülü... Yazan Sabri Tandoğan