Sayın İlknur Hanım,
23.9.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, duyan, düşünen, hisseden insanlar için dertler hep aynı. Daha bundan çok kısa bir süre önce yine birçok çocuğun ölümüyle sonuçlanan cinayetler işlenmişti. Yine dediler ki enfeksiyon. Alçak adamlar, dillerine dolamışlar. Enfeksiyon aşağı, enfeksiyon yukarı. Şuna açıkça, mertçe, yiğitçe “Hastaneyi bok götürüyor” demeye dilleri varmıyor da enfeksiyon diyorlar. Sağlık Bakanlığı’ndan gidenler zahirde uzman. Ama aslında azman. Aldıkları talimatla yaptıkları bütün iş birtakım kelimelerin arkasına sığınıp işi örtbas etmek. Biz de bu tembellik, bu uyuşukluk, bu miskinlik, bu sevgisizlik varken daha pek çok hastanede, daha pek çok çocuk ölecek, oraya giden azmanlar yine enfeksiyon kelimesinin arkasına sığınacaklar. Şu anda ne doğuda, ne batıda bu kadar samimiyetsiz, bu kadar yüreksiz, bu kadar miskin, leş gibi insanlar olacağını tahmin etmiyorum. Bütün iş pislikleri örtbas etmek. Hastaneleri bok götürüyor. Evleri bok götürüyor. Biz, enfeksiyon kelimesinin arkasına sığınıyoruz. Bir tane yiğit insan çıkıp da “Ulan, it oğlu itler, ulan şerefsizler, enfeksiyon niye çıkıyor?” diye sormuyor.
Bir gün Nasreddin Hoca kahvede oturuyormuş. O sırada kahvenin önünden bir hindi sürüsü geçiyormuş. Köylü kılıklı bir adam, hocanın yanına yaklaşmış, “Hocam,” demiş “bu geçenler nedir?” Nasreddin Hoca adama bakmış, can sıkıntısıyla “Onlar, onlar” demiş. “Peki, hocam” demiş, “çenelerinden sarkan o kırmızı şeyler nedir?” Hoca cevap vermiş: “Onların osu”. Adam çok memnun olmuş. “Sağol hocam,” demiş, “Allah senden razı olsun. Yıllardır merak ediyordum.”...
Şimdi soruyorum İlknur, o ‘enfeksiyon’ diyen azmanların kahvedeki cahil köylüden ne farkları var, lütfen açıklar mısın? Daha dur bakalım yavrum, neler olacak, neler göreceğiz?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Yeni cankurtaran enfeksiyon Yazan İlknur
Cvp: Yeni cankurtaran; enfeksiyon Yazan Sabri Tandoğan