Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : En tehlikeli düşman: Kendini beğenmek
Gönderen : "Mukarreb"
Tarih : 9/25/2008 9:57:17 AM


Saygı değer Hocam,


 


Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarının üzerine olsun. Her zaman olduğu gibi sitedeki mailleri okudum, çok istifade ettim tüm gönül dostlarının yazdıklarından ve sizin vermiş olduğunuz cevaplardan. Allah cümlenizden razı olsun.İlknur kardeşimin hakkımda yazdıkları beni çok duygulandırdı.Güzel kardeşim yazdıklarıma hayran, bense ona daha çok hayranım.Zamanımızda çok nadir rastladığımız, içi dışı bir, tertemiz yaradılışlı ve tevazu sahibi bir güzel insan.Allah O’nu kendine seçtiği has kullarından eylesin, inşallah.Düşünüyorum da ”Tevazu” mana yolunda ilerlerken çok önemli ve tevazunun karşıtı olan kibirse insanı dünyada ve ahirde felakete sürükleyen bir hal.Resulullah Efendimiz bir hadisinde “Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan kimse cehenneme girmez ; kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete giremez.” Buyuruyor. Bir zamanlar radyoda bir menkıbe işitmiştim, İmam-ı azam Efendimiz,  40.Haccını eda ederken içine “Ne mutlu sana herkese bu kadar hac nasip olmaz.”diye bir anlık vesvese geliyor ki, İmam-ı Azam kibre, kendini beğenmeye sebep olabilecek bu halin vereceği felaketi çok iyi idrak ettiğinden birden dönüyor ve sesleniyor cemaate:


__“Ey Cemaat! 40 yıllık haccımın sevabını veriyorum.Yok mu almak isteyen?” Cemaat suskun.Çok iyi biliyorlar yapılan ibadetin sevabını şu kişiye bağışladım deyince gerçekten sevabın o kişiye gittiğini…İçlerinden bir satıcı,


__Ben isterim ancak bu kadar değerli bir şeye karşılık size verebileceğim şu elimdeki simitten başka bir şey yok.


İmam-ı Azam:


__   Tamam, der ve dua eder. “Allahım bana 40 kez nasip ettiğin haccımın sevabını bu kişiye bağışlıyorum.” O kişiden almış olduğu simidi de orada yatan bir köpeğin önüne bırakır.İşte kendine pay çıkarmaya çalışan, kibre heveslenen nefsin oyununa İmam-ı Azam Efendimiz böyle karşılık verir. 40 hac sevabına karşılık bir simit ve o da bir köpeğin taamı oluyor.Düşündüm de, benim için bu hareketi yapmak çok zor olurdu fakat hakikati bilen ve yaşayan İmam-Azam gibiler için bir anlık kibir, kendini beğenme düşüncesi felaketine düşmektense tüm varlıklarını infak etmek daha evla idi.


 


Ortaokul ve lise yıllarımda sürekli okul birincisi oluyordum. Okulun en iyi bilinen, saygın öğrencisiydim. Yine bir dersanenin açtığı sınavda okulda birinci olduğum için dersaneye ücretsiz gitme hakkına sahip olmuştum. O güne kadar hep önde, birinci olmanın bana hafiften bir kendini beğenme ve kibir verdiğini hissedememiştim.Ta ki dersaneye başlayıncaya kadar.Dersanede İzmir’in en iyi okullarından öğrencilerde vardı. Derslerde ve yapılan ilk sınavda alışageldiğim liste başı olma durumum değişmişti. Bu bende bir şok etkisi yaratmıştı ve o gün eve geldiğimde defterime şu cümleleri yazmıştım. Kendini deryalara gemisiyle hükmeden bir kaptanmış gibi görüp, büyüklenme! Hayatta öyle insanlarla karşılaşır, öyle olaylara tanık olursun ki kendinin aslında bir su birikintisinde yüzen süpürge çöpüne konmuş bir sinek olduğunu çok acı bir şekilde anlarsın.” Şimdi bu söz, üniversitenin ilk yıllarında iken hazırladığım ve kendi halimi anlattığım “Tasavvuf Yolunda” adını verdiğim defterimin ilk sayfasında yazılı.


 


Bana yıllarca başarılı hayatın öğretemediğini bu ani başarısızlık öğretmişti. Vakıa suresini hıfzederken 3.ayette ki “Kimini alçaltır, kimini yükseltir” ayetini okuduğumda bu günlerim aklıma geldi. Allah dilediğini alçaltıp, dilediğini yükseltir. Ama, her alçalma ve yükselmede hikmetlidir.Yüksekte görülemeyen bazı gerçekler alçakta müşahede edilir.Şu an benim için önemli olan alçakta veya ne kadar yüksekte olduğum değil, Allah’a ne kadar yakın olduğum 


 


Aslında, insanda kibre, kendini beğenmeye sebep olacak maddi ya da manevi bir varlık yoktur. Çünkü, övünmeye kalktığı, sahip olduğunu sandığı her şeyin gerçek sahibi Allah’tır. Bir emanetçi kendine emanet bırakılan şeylerle kendine aitmiş gibi övünse bu ahmaklık değil de nedir? İnsan olarak bu emanetçiden ne farkımız var? Mal, makam, evlat, akıl, ilim hatta tendeki can emanet değil mi? Eğer bunların gerçek maliki biz olsaydık elimizden çıkarır mıydık? Malikül Mülk olan Allah’tır ve mülkünde dilediği gibi takdir eden de yine O’dur. Övülmeye layık olanda yalnız O’dur.  Bize verdiklerini sahiplenmek, sahiplik duygusuyla kibirlenmek ve bir de emanetini bir şekilde geri aldığında O’na isyana kalkışmak ne büyük bedbahtlıktır. Halbuki, Kula yakışan nimete sonsuz şükür, nimet geri alındığında veya herhangi bir bela ve musibete uğradığında sabır ve teslimiyet göstermektir. Gerçek huzur Allah’a tam teslimiyetle ele geçer.


 


Efendim, size ve tüm gönül dostlarına en içten sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyor ve mübarek ellerinizden öpüyorum. Allaha emanet olunuz.    


 


Mukarreb


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

En tehlikeli düşman: Kendini beğenmek Yazan "Mukarreb"
Cvp: En tehlikeli düşman: Kendini beğenmek Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]