Sevgili Üstâdim Sabri Bey ve Sevgideger Dostlar,
Efendim, su satirlari tebessüm ederek kaleme aliyorum.. Alelumum paylasmamin bir sakinca tasimayacagi iyiniyeti ve kendi kendime gelin-güvey oldugumun düsünülmeyecegi emniyeti içinde yaziyorum.. InsaALLAH, bu da bir anekdot olarak dostlar meclisinde nes'e vesilesi olur...
Hikâye, Teksas'da basliyor...
Tahmin ediyorum, 3 ay kadar önce Teksas'daki bir firmadan online alisveris yapmak istiyorum.. Ancak, görüyorum ki en azindan o firmada "müsteri hizmetleri" fazlasiyla problemli.. Bir sey sorup da cevabini almaniz günler sürüyor.. "Ne de olsa Bush'un memleketi" diyerek hemsehrilerinden daha fazlasini beklemenin yanlis oldugunu farkediyoruz bir müddet sonra.. Mesele uzuyor ve alisveristen infial içinde vazgeçiyoruz ve firmayi geregince protesto ediyoruz..
Araya zaman giriyor ve oradan satin almaya çalistiklarimizi baska bir yerden temin edemiyoruz.. Mecbur kaliyoruz tekrar o firmayla irtibat kurmaya ve onlarin dayattiklari usulde alisverisi tamamlamaya... Ekstra maliyetlere katlaniyoruz bu yüzden..Içimizde bir kusku; bu alisveris nasil basladiysa öyle gider türünden... Nitekim, bizi bir süre daha bekletmeyi beceriyorlar ve nihayet siparisi postaliyorlar..
Arife haftasi... Elimdeki tâkip numarasi ile postanin uluslararasi yolculugunu tâkip etmisim ve postanin ülkemize ulastigini anlamisim... Süreci hizlandirmak için gerekli yerlerle iletisime geçiyorum; kayitlarina henüz intikal etmedigini ve cuma günü tekrar sormami öneriyorlar... Tecrübeli oldugum için onlara hak veriyorum ve cumayi bekliyorum..
Cuma günü geliyor; tekrar irtibat kuruyorum.. "Bizden bugün çikti; adresinize yol aliyor" diyorlar... Bu cevaptan anliyorum ki postanin elimize geçmesi bayramdan sonra mümkün olacak...
Dokuz gün geçiyor... Dün 6 Ekim Pazartesi...
Isbasi yapiyoruz.. Ofisteyiz... Bir ihbar kagidi masanin üstünde duruyor.. Postaci birakmis.. Cumartesi günü geldik, sizi bulamadik diyor ve ilçenin merkez PTT binasina paketi almak üzere bizi davet ediyor...
Telefonla gerekli teyitleri yaptiktan sonra kendimi PTT binasinda buluyorum.. Ilk defa gittigim bir adres.. Anakapidan giriyorum ve hizmet almak üzere bekleyen çok sayida insan görüyorum.. Gözlerim koli servisi yazan bir levha ariyor.. Giris katinda böyle bir bölüm göremeyince, merdivenlerden ikinci kata çikmak istiyorum..
Bes basamak yukarida, asagiya inen bir hanim teyze elindeki ikiye katladigi kagit parçasini âniden bana uzatiyor ve "yukarisi kalabalik; lâzim olur.." türünden bir seyler söyleyerek elime tutusturuyor... "Bu nedir?" demeye firsat kalmadan, saniye sonra benim gibi yukariya çikan orta yasli bir bey "elinizdekine bakabilir miyim?" diyor ve kagidi burusturmama firsat vermeden kagittaki sira numarasi ile kendi elindeki sira numarasini karsilastiriyor.. "Herhalde kullanmayacaksiniz" diyerek elimdeki sira numarasina sahip çikiyor... Birinin neyi, neden verdigine anlam veremeden, digerinin neyi neden aldigina tanik olmanin mekâni merdiven basamaklari olunca, agzimdan dökülen "Vallahi ben de bilmiyorum!" oluyor...
Efendim, bir kolinin Teksas'dan baslayarak Üsküdar'da biten hikâyesi bu kadarmis gibi görünmekle beraber kolinin disinda -kasla göz arasinda hafizama yerlesmis- 3 haneli bir rakamla dönüyorum ofise... Evet, hanim teyzenin elime tutusturdu sira biletinin üzerindeki 3 haneli rakamla...
Soruyorum kendime, o hanim teyze bir sira numarasina ihtiyaç duyacagimi neden zannetti?? Halbuki, kilik kiyafet itibariyle bizi PTT yetkililerinden birine benzetebilirdi.. Buna mukabil, elime tutusturulan kagidi kullanmayacagima saniye geçmeden o beyefendi nasil kanaat getirdi..???
Her ne ise, biz ofise hafizamizdaki 3 haneli sayiyla döndük.. Bu sayinin bizim için anlamini biliyoruz; bildigimizi zannediyoruz...
Muzip zihinler için not düsmeli tabii olarak... Büyük ikramiye çikacak piyango biletinin ilk üç veya son üç hanesi olmadigi muhakkak... :)
Özel bir nes'e içinde, Rabbimizin kurguladigi matriksin ihtisami karsisinda hayranlik duyarak su güzel âyeti kerimeyi hatirliyoruz...
NEML:93
Ve kul'il-hamdü-lillahi'llezi...
Ve de ki HAMD o ALLAH'a aittir ki...
Seyüriyküm âyâtihî.......
Size âyetlerini(isaretlerini) gösterecek.....
feta'rifûnehâ.......
ve siz onlari (görür görmez) taniyacaksiniz.....
ve mâ rabbukü bigafilin amma ta'melûn.
Rabbin islediklerinizden (eylemlerinizden) gafil degildir ki!
Selam ve Saygilarimla,
Kardan Adam
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
"Çıbanımız derinde, işletmiyor yakılar, Nerde bizim şarkımız, nerde öbür şarkılar" Yazan "Kardan Adam"
Cvp: "Çıbanımız derinde, işletmiyor yakılar, Nerde bizim şarkımız, nerde öbür şarkılar" Yazan Sabri Tandoğan