Muhterem hocam,
Şu an mor bir suratla yazı yazıyorum. Biraz önce büyük bir keyifle masal cdlerini izlemeye oturdum. Hayal kırıklığına uğradım. Hiçbirisi masallarına ait değil başka konular. Kendimin ne kadar saf olduğumu bir kere daha anladım. Ticari bir yerde bu kadar aptallığın anlamı olur mu? Nerden kitap alıyorsun bir düşün. Halbuki oralara bu satışlarından dolayı içimden teşekkürlerimi sunuyordum. O kadar üzgünüm ki. Sevincim üzüntüye dönüştü. Sonra markette kitap olmalı mı? olmamalı mı? diye düşünmeye başladım. Bunu sizin görüşlerinize sunma ihtiyacı hissetim. Bakkaldan kitap almak sizin tabirinizle büyük bakkalda kitap'!!!!!!!kitap her yerde satılmalı mı? lütfeder misiniz?
Muhterem hocam,
Bir de bir menkıbe dinledim belki biliniyordur ama ben ilk defa işittim. Hikaye bu ya devrin padişahının oğlu atıyla gezintiye çıkmış dere kenarında birisinin çöpleri çattığını görmüş . Bir müddet izlemiş o insan sağından bir çöp alıyor solundan bir çöp alıyor birbirine bağlıyor kenara koyuyormuş. Merakını yenemeyerek sormuş. Bu yaptığın iş nedir? Ben çöpçatanım demiş . Bana kimin kiminle evleneceği bildiriliyor ben de onları birbirine bağlıyorum. Ya!!! demiş şahzade peki ben kiminle evlenecekmişim der alaycı bir sesle. Sen der bak şu ileride ki kulube var ya orda beşikte bir kız çocuğu var büyünce onunla evleneceksin. Amma yaptın der şehzade o kız daha yeni doğmuş büyümesine çok seneler var hem de çok fakirler. Olur mu hiç böyle bir iş . İster inan ister inanma der bana bildirilen bu.Çöpleri çatmaya devam eder. Şehzadeyi bir merak sarar. Acaba doğru mu söyledi diye kulubeye yaklaşır usulca içeri girer bakıyor ki hakikatten beşikte bir kız çocuğu var. Ya dedikleri doğru çıkarsa bunu engellemeliyim diyerek bebeği hançerler. Ama içini vicdan azabı kaplar bebeğin beşiğine bir kese dolusu altın bırakır. Aradan seneler geçer. Şehzade kaç yaşına gelir ama bir türlü evlenemiyor. Yine birgün gezerken karşıdan bir genç kızın geldiğini görür hayran olur işte evleneceğim insan der ve kıza duygularını söyler evlenme teklif eder. Kız da zengin bir tüccarın kızıymış evlenirler. Evlerine geldiklerinde bir de bakıyor ki kızın bağrında bir derin yara izi var. Bu ne izi ? nedir? diye sorar. Kız da anlatır. Annemlerin söylediğine göre ben beşikte iken birisi gelip beni hançerle öldürmek istemiş. Ama olayın ardından hemen gelen babam beni hekime yetiştirmiş iyileşmişim bir de bir kese altın bırakmışmış baban onunla da ticarete başlamış. Her bir altın ona yüz altın kazandırmış .Para bize çok uğurlu gelmiş. Zengin olmuşuz. Şehzade duyduklarına inanamaz yıllar öncesine dere kenarına gider düşünceleri. Çöpçatanın söylediklerini hatırlar. Ve " kaderden kaçılmazmış" der.
Can hocam,
Birkaç gündür burada da evlilik konusu çok gündemde. Evlilik kader mi menkıbedeki gibi yoksa bizim seçimimiz mi? Ben arkadaşlarla da bunu istişare ettim. Hepimiz farklı şeyler söyledik.
Eş seçiminde bizim dahlimiz yok mu? Ben şöyle düşünüyorum. Yüce Allah karşımıza alternatif çıkarıyor ama sonuçta biz evet diyoruz birisini seçiyoruz. Seçtikten sonra kaderimiz oluşuyor. Ama arkadaşlar hayır hikayedeki gibi kaderden kaçılmaz diyorlar. Evlilik kader midir?
Hürmet ve hayır dualarımla...
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz Yazan "Bir Talebe"
Cvp: Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz Yazan Sabri Tandoğan