Selamlar Hocam,
Vaktiyle bir dervis, nefisle mücadele makaminin geregi olarak her türlü süsten, gösteristen arinmak, varliktan vazgeçmek ister, solugu berberde alir. "Vur usturayi berber efendi" der. Berber, dervisin saçlarini kazimaya baslar. Dervis, aynada kendini takip etmektedir. Basinin sag kismi tamamen kazinmistir.
Berber tam diger tarafa usturayi vuracakken, yagiz mi yagiz, biçkin mi biçkin bir kabadayi girer içeri. Dogruca dervisin yanina gider, basinin kazinmis kismina okkali bir tokat atarak, "Kalk bakalim kabak! Kalk da tirasimizi olalim" diye kükrer. Dervislik
bu. Sövene dilsiz, vurana elsiz gerekmis ya. Kaideyi bozmaz, ses çikarmaz, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmustur. Ses çikarmaz. Kabadayi koltuga oturur, berber tirasa baslar. Fakat küstah kabadayi tras esnasinda da sürekli asagilar dervisi, alay eder: "Kabak asagi, kabak yukari..." Nihayet tiras biter, kabadayi dükkandan çikar.
Henüz birkaç metre gitmistir ki, gemden bosanmis bir at arabasi
yokustan asagi hizla üzerine gelir. Kabadayi saskinlikla yol ortasinda kalakalir. Derken, iki atin ortasina denge için yerlestirilmis uzun sivri demir karnina bativerir. Kabadayi oraciga yikilir kalir. Ölmüstür. Berber, bir manzaraya, bir dervise bakar, gayri ihtiyari sorar: "Biraz agir olmadi mi dervis efendi?"
Dervis mahzun, düsünceli cevap verir: "Vallahi gücenmedim
bile ona. Hakkimi da helal etmistim. Gel gör ki, bu kabagin bir de
sahibi var. O gücenmis olmali!"
Sevgi ve saygilarimla
Özgür Aydin
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Hiç kimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz” Yazan Özgür Aydın
Cvp: “Hiç kimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz” Yazan Sabri Tandoğan