Sayın Erhan Demirkan,
16.8.2006 tarihli mailinizi aldım.
Erhan Yavrum, aslında sorduğunuz soru yalnız senin değil binlerin, onbinlerin, yüzbinlerin hatta milyonların sorusu...Eğer benim şahsi kanaatimi öğrenmek isterseniz çağımızın istisnalar dışında bütün insanlarının sorunu. Bizler çağımızın çarpık öğretileriyle sakat ve yanlış zihniyetiyle hep sürekli yanlışları oynuyoruz. Bizler bu çağın zavallı, perişan, aldatılmış insanları bir kukla gibiyiz. Dışımızda bizi oynatanlar var. Bize yön verenler var, bizi benliğimizden, özvarlığımızdan, şahsiyetimizden uzaklaştıranlar var. Bir kuşak gidiyor, yeni bir kuşak geliyor ama bu çirkin oyun devam ediyor. Yunus bir şiirinde “bir siz dahi sizde bulun benim bende bulduğumu” diyordu. Bizler istisnalar dışında, din adamıyla, ilim adamıyla, sanatçısıyla, devlet adamıyla, iş adamıyla hep bu mısraı anlamamakta ayak diretiyor, gerçeği, güzeli, iyiyi, doğruyu hep dışarda arıyoruz. İşte kıymetli yavrum, dram burada başlıyor. Onları dışarda aradığımız için pek tabii bulamıyoruz. Bizler bu çağın zavallı insanları tıpkı susadıkça tuz yalayan insanlar gibiyiz. Her vesileyle kendimizden kaçıyor, kendimizden uzaklaşıyoruz. Çünkü dışarıda herşey nefsaniyetimize göre düzenlenmiş, uyarlanmış, ayarlanmış. Mısri Niyazi yüzyıllarca evvel “Ben taşrada arar idim, ol can içinde can imiş” diyor. Bakın çevrenize hani sevgi, hani saygı, hani aşk, hani bağlılık, hani edep, incelik, zerafet, sabır, şükür, kanaat. Kıyasıya egoların savaşı, şu nikah törenlerindeki rezilliğe bakın, toplumdan gelen iğrenç etkilerle çiftler birbirinin ayağına basmak için yarış ediyorlar. Aman Yarabbi, bu ne tüyler ürpertici bir adet. Güya kim kimin ayağına basarsa evde o hakim olurmuş, o egemen olurmuş. Biz bunun için mi evleniyoruz, amaç en çirkin, en aşağılık şekilde egonun tatmini mi, yoksa elele verip bir ömür boyu yan yana, diz dize, göz göze bir ebedi güzelliği, huzuru, mutluluğu paylaşmak mı. Artık insanlar düşünmesini unutuyorlar, duymasını, hissetmesini, ürpermesini unutuyorlar. Artık bugünün insanları “Sevmek devam eden en güzel huyum” diyemiyorlar. Gözler hep dışarıda, falancanın şu marka arabası var, filanca yaz tatilini şurda geçirdi, filan akşam yemeklerini bilmem hangi gazinoda yedi, hep başkaları...Hep başkaları...geçen maillerin birine verdiğim cevapta Rabia Sultan’ın bir hikayesini anlatmıştım. Evde dikiş dikerken iğnesi düşüyor, bahçeye çıkıyor, aramaya başlıyor. Konu komşu geliyorlar, “Sevgili Annemiz, ne arıyorsun?”, “ Bulamıyorum.”, “Nerede düşürdün?”, “ İçeride”. “İlahi Anne”, diyorlar “hiç içeride kaybedilen iğne dışarıda aranır mı?” Büyük veli kadın gülüyor, “Ne farkımız var diyor aynı şeyi yapmıyor muyuz, sizler de kalbinizde, iç dünyanızda, mana aleminizde kaybettiğiniz güzellikleri dışarıda parada pulda, malda mülkte, içkide eğlencede, dedikoduda aramıyor musunuz?”
Değerli yavrum, evvela şunu öğrenelim; yanlış yoldayız. Bütün sıkıntılarımızın, streslerimizin, tedirginliklerimizin kaynağı hep mana aleminden uzaklaşmaka yatıyor. Mailinizin bir yerinde diyorsunuz ki çevredeki insanlar onların davranışları, konuşmaları beni rahatsız ediyor. Eder ya yavrum, onlar da aynı hastalıktan mustarip değiller mi?
Egzistansiyalizmin kurucusu Danimarkalı filozof Sörenkirkegard diyordu ki “Ben güzellikleri kendi iç dünyamda arayacağım, kendi iç dünyamı zenginleştireceğim, güzelleştireceğim. Artık, insanlar uzak bana.” Sonuç kendiliğinden ortaya çıkıyor bir genel af ilan edelim, doğduğumuz andan şu ana kadar ne kadar dargın, kırgın, küskün olduğumuz insanlar varsa bizi üzen inciten, ağlatan, uykusuz bırakan insanlar varsa Allah rızası için onları affedelim, bağışlayalım, onlar için hayır dua edelim. Ve diyelim ki “Allah’ım ben yalnız kendi kalbimi, kendi kafamı düzeltmek, güzelleştirmek, temizlemek istiyorum, Sen bana yardımcı ol.” Ve sonra koşalım iyi olana, güzel olana, temiz, asil, büyük ve yüce olana koşalım, Allah’ın yoluna koşalım. Yüce Peygamberimizin sünnet-i Seniyyesine sarılalım, iltica edelim. Artık şu şunu demiş, bu bunu yapmış vesveselerinden uzaklaşarak Hazret-i İnsan olmaya çalışalım. Bakın göreceksiniz o zaman bütün dumanlar dağılacak, bütün karanlıklar aydınlanacak ve bizler varoluşun çılgın heyecanını duyacağız. “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyeceğiz...
Ben cihanın altın terazisine
Ağırlığımca sevgi vermişim
Ses edin uzak milletlerin gençleri
Bütün antenlermi germişim...
Selam, sevgi ve saygı ile...
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Doğru kararlar vermek istiyorum Yazan Erhan Demirkan
Cvp: Doğru kararlar vermek istiyorum Yazan Sabri Tandoğan