Çok değerli Aziz büyüğüm, ve sitemizin çok değerli mensupları,

Hepinize hayır ve esenlikler dilekleriyle merhaba....

Değerli büyüğüm, sıra yine sohbet notlarınızla gönül dostlarınızın buluşmasında...

SOHBET BAHÇELERİNDEN DERLEMELER

Şu dünya hayatımız cennet huzuru, mutluluğu içinde geçerse, emin olun ki ahiretimiz de cennet olur. İnsan hayatını güzelliklerle geçirirse, kabirde böcekler onu yemekten haya ederler.Benim yaşama sanatını sizlere öğretmeye çalışmamın sebebi ne sanıyorsunuz? Yaşama sanatı ne demek? Bu sorunun cevabı “Ey kulum, Ben seninleyken, sen kiminleydin?” sorusuna verilecek en güzel cevaptır.

İnsan olanın hayatta aradığı şey, biraz huzur, biraz sükun, biraz güzellik. İnsan daha gençliğinde, hayat arkadaşını seçerken bunu düşünmeli. Çok önemli bu konu... Oğlan zengin mi, kız güzel mi? Şimdiki zamanda soru bu... Oğlan zengin ve züppe, kadın güzel ve mağrur. Yere batsın bu zenginlik, bu güzellik. İnsanın aradığı biraz sükun, biraz huzur. Ben bütün hayat yoldaşlarımı pozitif insanlardan seçtim. İsterse akrabam olsun, gitmem. Akraba, kan bağından olanı değil, insana ruhen yakın olanıdır. Bana en yakın olanınız, bana ruhen en çok benzeyeninizdir. Birçok insanların başına belâ, bugün akrabaları yüzünden geliyor. Ben bir güzelliği yaşamak, hissetmek istiyorum. Niye gideyim de o insanlarla ruhi dengemi bozayım?

Hadis: “ALLAH yolunda birbirini sevenler kıyamet günü arşın gölgesindedir.”

“Gökyüzünde bir top bulut avare,

Ben ağaca deli,buluta deli,

Bir büyük oyun kardaş, yaşamak  dediğin

Beni ya sevmeli, ya öldürmeli!...” Gülten Akın

Bir insan hayatta sevgileri kadar vardır. Yeryüzünde ne kadar insan, bitki, eşya, hayvan varsa biz onların hepsini sevgiyle, saygıyla kucaklamak zorundayız. Onlar da bir bütünün cüzleridir. Sevgilerimiz azaldığı, yok olduğu nispette biz de o kadar yok ve sıfır oluruz. Sevgilerimizi artırdığımız nispette varız ve mutluyuz ve insanız.

Bir kimse düşünün beyaz bir elbise giymiş, Onun üzerindeki ufacık bir leke dikkati çeker. İşte bizim gönül dünyamız da bembeyazdı doğunca. Biz bütün evrene ayrım yapmadan dostluk, barış ve sevgi elini uzatmalıyız.

Can sıkıntısının izahı şu dizeyle ifade edilebilir:

“Çocuğum dua et geceleri, insan, uzaklaşabilir Allah’tan...” Fazıl Hüsnü Dağlarca

İnsanın en büyük sevgilisi ALLAH değil mi? İnsan sevgilisiyle olunca surat asar mı? Vara yoğa üzülür, sıkıntıyı davet eder mi?

Hayata renk ve anlam veren farklılıklardır. Farklı bakış, farklı düşünce, farklı oluşlar... Daimi bir oluşum, başkalaşım içinde olmak. ALLAH, her an yeni bir şendedir. Bunun farkında olarak yaşamak. Bir tabloyu bile iki gün aynı görebilmek mümkün değil. Çünkü biz göremesek de tabloda fiziki bir değişim oluyor. Tablo da değişiyor, insan da değişiyor. Güzellik, El Bedii esmasının tezahürü.

Her gün ayrı güzellikte olmalı, her günün özelliği ayrı olmalı. İnsan hep işlediklerini düşünüp durursa olmaz. Kardeşim, güzel bir şeyler yap, o hataları nötralize edersin. Hasta bile olsan iyiyim diyeceksin, aslan gibiyim diyeceksin. Dökülen süte acınmayacağı gibi, geçmişle ilgili yaşananları sürekli kurmanın, hastalıkları tekrar tekrar anlatmanın hiç lüzumu yok.

Bir kusurumuz, bir ayıbımız oldu. Sittin sene ah, vah dersek, biz ne zaman o hali atıp güzellikleri yaşayacağız? Yarayı sürekli kaşıyıp kanatmanın anlamı yok. Hepimiz alışkanlık haline getirelim.

Dün yaşandı bitti. Bugün önemli, bu an önemli. Dün geçti artık. Şu anda hayatımızda bir devrimi başlatabiliriz. O halde ne duruyoruz?

Efendim, insana olan sevgiyi ilâhi aşka döndürmenin yolu nedir? ALLAH aşkına kimler tahammül edebilir?

Vahdet-i Vücut görüşüne göre tüm kâinat Allah’ın zahir tecellisi. Mesele nakışta, nakkaşı görebilmek! Biz genelde nakışta takılıyoruz. Bir insanda maddi veya manevi güzellik, çok nadir insanlarda da maddi ve manevi güzellik olur. Eserden müessire geçiş çok önemlidir. Anadolu insanının kendine has gelenekleri vardır. Eskiden mahalle aralarında yaşlı teyzeler kedilere sürekli yemekler verir, doyururlardı... O güzel kedilere bakıp, Oy Kurban diye bağırır, sevgilerini haykırırlardı, onu içine sindirebilmek için uzun uzun seyrederlerdi. Her olayda eserden müessire, nakıştan nakkaşa intikal olursa, “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” Ayetini yaşayabiliriz. Taşta, toprakta, dağda, taşta, balıkta, kuşta görebiliriz. Bu hali her an yaşayabilmek için, o bakış açısını her an yakalayabilmek, o coşkuyu muhafaza etmeye çalışmak lâzım. Genellikle soyut ALLAH kavramı vardır. Ama eserden müessire geçişte hayat çok anlam kazanıyor. Güzellik kazanıyor. O, “Oy kurban” demiş, kimi de “Vay anasına” diyor!...Münir Bey’e sormuşlardı, “Sübhanallah’ın başka bir şekilde ifadesi nedir?” diye. Münir Bey tebessüm etmiş, gözlerini iri iri açmış, ‘Şöyle yürekten “Vay Anasına” dersiniz’ demişti...

Her birimizin nice hataları, kusurları, günahları var. Ama Cenab-ı Hak bunları yüzümüze vurmuyor işte. Settar olan Allah yine burada kusurlarımızı gizleyip, ayıplarımızı örtüyor. Niçin? Hikmeti, sırrı şu: Cenab-ı Hak kuluna bir süre verir, pişman olup tevbe etmesi, ALLAH’ına sığınması için.

“Allah’ım beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma.” Hadis-i Şerif

Önemli olan bize tanınan süreyi güzel kullanmaktır. Basket maçlarında bile mola alır almaz, basket koçları takımını toplayıp o daracık zamanda taktik verip, kritik yapıyor ve takımını maça hazırlıyor. Bizim de, bize verilen bu zamanda, ben ben ben demeyi bırakıp, bu hatalarımdan nasıl kurtulabilirim diye nefs muhasebesi yapabilmemiz, kendimizi düşünerek, toparlanmamız gerek.

...

Sabri Tandoğan

Efendim, hepinize yaşama sevinci, sağlık, afiyet, hikmet ve bereket dilekleriyle...

Hoşçakalın...

Ç. Seçkin Gürel

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :