Sayın Nuray Hanım,
20.10.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum öyle bir çağda, öyle bir toplumda yaşıyoruz ki evlenmek için çok fazla istek duyulacak bir vaziyet yok. Seni anlıyorum. Herkes gibi senin de sevmeye, sevilmeye, ilgi görmeye, ilgi göstermeye ihtiyacın var. Şöyle bir çevrene bak, aile çevresine, iş çevresine, oturduğun muhite... birbirini gerçekten seven, birbirine gerçekten saygı duyan, birbiri için yüreği titreyen, eşi için gerekirse her an ölümü göze alabilen kaç kişi göreceksin? Dikkatli bak, çevren mutsuz insanlarla dolu. Bir kısmı ayrılmak istiyor, ayrılamıyor. Böyle bir ortamda yapılacak en güzel iş aklı başında, efendi, ciddi, çalışkan, faziletli, kültürlü, ince, zarif, medeni bir insan olabilmek. Dikkatimizi bu yöe çevirsek daha iyi olacak. Günümüzde evlilik için can atan, onurunu, gururunu ayaklar altına alan nice genç kızlar var. Bunlar evleniyor da ne oluyor? Sefilleri oynuyorlar, eski günlerini arıyorlar. Karşılarında odun gibi, hayvan gibi maganda bir koca, salla salla vur duvara. Bu it oğlu itlerden mutluluk beklemek biraz saflık, aptallık, gerizekalılık olmuyor mu? Niye ben hayatımı bir hayvana adayayım. Olursa dürüst, temiz, efendi, kültürlü, görgülü adam gibi adam biri çıksın. Olmayacaksa cehennemin dibine. Eğer sen de günümüzün kızlarından biriysen, sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun diyorsan ne diyeyim yavrum bu hayvan magandalardan biriyle evlen de gününü gör. Anandan emdiğin süt burnundan fitil fitil gelsin. Kendine ölümlerden ölüm seç.
Merhum eşimle evlenirken nikah memurunun önünden çıktık, Sıhhiye’deki iki odalı, sobalı evimize geldik. Kapıda durduk. “Bak Rana” dedim, “evliliğe ilk adımızı atmazdan önce seninle bir mukavele imzalayalım. İkimiz de hukukçuyuz.” Rana baktı, “Ne gibi?” dedi. “Rana,” dedim, “şuna karar verelim, şu andan itiaren bu evde ne senin dediğin olacak, ne benim dediğim olacak. Allah’ın ve Peygamberin dediği ne ise o olacak.” Allah’ın huzurunda el sıkıştık. Kırkdört yıllık hayatımız başladı. Bu 44 yıl içinde aramızda en küçük bir münakaşa olmadı. En ufak bir kırgınlık, dargınlık, küskünlük olmadı. Kırk dört yıl bir masal gibi, bir rüya gibi, bir şiir gibi geçti. Şimdi soruyorum sana, sen 40 yıllık ömründe böyle bir evlilik gördün mü, işittin mi, okudun mu, lütfen söyle.
İnsan için hayatta en önemli soru şudur? Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, yaşamakataki amacım nedir, nasıl bir hayat yaşayayım ki sonunda pişman olmayayım. Temiz bir insanın ümitleri hiç bitmez. Pekala, altmış yaşındaki bir kadın da çok güzel, pırıl pırıl, örnek bir yuva kurabilir. Beyaz atlı prensini bekleyebilir. Yeter ki o dürüst, temiz, efendi, kültürlü bir beyefendi olsun.
Diyeceklerim bu kadar. Biliyorum, sözlerim seni kızdıracak. Ama neyleyim ki benim samimi kanaatim böyle. Karar senin yavrum.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Evleneceksek, adam gibi bir yuva kuralım Yazan Nuray
Cvp: Evleneceksek, adam gibi bir yuva kuralım Yazan Sabri Tandoğan