Değerli büyüğüm, 29 Ekim Cumhuriyet bayramı münasebetiyle  bizlere gene heyecan, duygu dolu ve bir o kadar da Türk'ün gücünü hissettiren konuşmanızla şevk verdiniz, güven verdiniz. InşaAllah yeni yetişen nesiller siz kıymetli büyüğümüze benzerler. Tabii, bu konuda en büyük görev önce ailelere düşüyor.

 Efendim, dün sizi dinlerken geçen hafta Burcu'nun sürpriz olarak sinema biletini alıp, bizi davet ettiği, "Dinle Neyden" filmi gözlerimin önüne geldi. Sinema evimize yakın bir salonda oynuyordu, salona gittiğimizde görevli genç çocuklar; "Efendim, bu film çok yavaş,kimse izlemiyor,sadece siz 3 kişi bilet aldınız,arzu ederseniz başka filme girebilirsiniz." dediler.Ailece salona geçtik zaman zaman evimizde imişcesine eski zaman tabiplerine mektupla ulaşmalarına üzüldük, zaman zaman hazırlanan ilaçların hazırlanışına "Bu devirde böyle hazırlansaydı? Ne yapardık"diye güldük. “Dinle Neyden", Hz.Mevlana'nın doğumunun 800'üncü yıldönümü anısına yapılmış bir film, yönetmeni Jacgues Deschamps, oyuncular Türk, filmde bir sahnede postnişin olarak Tuğrul Inançer beyefendi de izlenmekte. Filmin konusu 1798 Osmanlı-Fransız savaşının yaklaştığı günlerde geçiyor. Daha önceleri Osmanlı'da paşa olan ve diplomasiyi lisanıyla, politikasıyla çok iyi bilen değerli zat, kendi isteği ile Konya Mevlevihane'sine teşrif buyuruyorlar ve etrafını aydınlatmaya, (hasta ve yaşı ilerlemiş olmasına rağmen) devam ediyorlar. Ama, bu yaklaşan savaş nedeniyle Dede Efendi'ye ihtiyaç hasıl oluyor. Istanbul'dan genç bir tabip geliyor, birlikte zor şartlarda yolculuk yaparak yazlık saraya ulaşıyorlar. Yazlık saraya davet edilen yabancı elçilerle konuşurken onların önünde eğilmeden Osmanlı'nın gücünü, Mısır'ı işgal ederlerse olabilecekleri tek tek anlatıyor, ölümü bahasına vazifesini tamamlıyor ve Hakk'a göçüyor. Filmi izlerken de, dünki konferansınızda da sizi o Dede Efendi'ye benzettim. Yumuşacık sesiyle, ama ülkemizin menfaatleri söz konusu olunca aslanlar gibi görevini yapan yüce büyüklerimiz. Dün arzettiniz ya efendim, "Ben gerekirse Mehmetçiğe soğan doğrarım !"diye. Siz, Allah uzun ömürler versin, gerekmesin, o Mehmetçiklere göğsünüzü siper edersiniz, soğan doğramak yerine.

   Size, binlerce kez teşekkür ediyor, ellerinizden hürmetle öpüyorum, efendim. Ayla Belen.    

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :