Merhaba Efendim, Hürrem Sultanı anlatmaya devam ediyorum:
Sağduyum bütün davranışlarımda vazgeçilmez terazimdi. Israrla Hünkarımı kendime bağlayabilmek için ona büyü yaptığım söylendi. Denediğim, olumlu neticelerini gördüğüm bir düşünce ve davranış sistemiyle istediklerimi elde edebilirken, neden büyüye ihtiyaç duyacaktım. Ben sadece insan denen varlığın sırlarını anlamaya çalıştım. Onun nasıl harekete geçtiğini, hangi etkilere hangi tepkileri verdiğini öğrenmeye çalıştım. Bu sayede de ayakta kalabildim. Herkesin koşa koşa gittiği hükümdarıma naz yaptım. Hünkarıma kendimi hatırlatacak alışılmadık, işitilmedik bir davranışı daha işin başından sergilemem gerekiyordu. İlk izlenimi sonradan değiştirmem mümkün olamazdı. Hünkarımın karşısına çıkartıldığımda alçakgönüllüğümün yanısıra, dikbaşlılığımı ve boyun eğmezliğimi de sergiledim. Kendimi farklı kılarak, kimsenin cesaret edemediğini yaparak, herşeye hakim olmak herkesin koktuğu Hünkarıma alt perdeden meydan okuyarak ilgisini ve takdirini kazandım. Kaybedecek bir şeyim olmadığı için hayatı bir oyun olarak gördüm. Bu oyunda atmak zorunda olduğum her adımı attım. Haremin görev kadını yaratma sistemine karşı gerçek kadınlığımı ortaya koydum. Beni haremdeki diğer cariyelerden ayıran özellik, kendime olan güvenimdi. Haremin bir köşesinde ömür çürütmemek için Hünkarımın dikkatini çekmek zorundaydım. Boş durmak insanın sinirlerini yay gibi gerer. Haremde harıl harıl tarih ve edebiyatla uğraşır, devlet çarkının nasıl döndüğünü anlamaya çalışırken, insanlar kendimi böyle yormama şaşıyordu. Bilmiyorlardı ki çalışmak günü kısaltır, ömrü uzatır. Hiçbir zorluğun önünde gerilemedim. Can yoldaşı, gönül ortağı olduğum Hünkarım hazzı kadar sıkıntılarını da benimle paylaştı. Yapmak istediklerimi daima en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Hünkarıma mektup yazıyorsam bunu en etkili biçimde yapmaya çalışır, zahmetle hazırladığım şiirlerimi yerleştirmeyi ihmal etmezdim. Diktiğim gömleklerin bile farklı olmalarına gayret ederdim. Kendime güvenmem, kişiliğimi ispatlamam, her şeyin iyisine layık olduğuma inanmam bunu gerektiriyordu. Her hareketimde beynim kalbimi, zekam duygularımı kontrol etti. Fakat zekamı bir sadelik içinde sundum. Her hareketimin, yüzümün ince ifadelerinin dizgini güçlü mantığımın tutkusunun ellerindeydi. Güzellik nedir? Gözünüz güzeli kavradığı, ona alıştığı anda, güzel güzel olmaktan çıkar. Güzellik her defasında kendini bir başka türlü gösterebilecek bir güzellik olsun ki, ilgiyi hep çeksin. Her ortamda, farklı görülebilen kadın güzeldir.Güzellik güzelliğin kendisi değil, bakanda yarattığı duygulardır. En güzel kadın bile ağzından çıkan sözcüklerle çok çirkin bir hale gelebilir, alımlı olmayan bir kadın bile konuştukça güzelleşebilir. Yanlış yerde ve zamanda kullanılan bir sözcük, bir ilişkiyi bitirebileceği gibi, beklenmeyen tılsımlı bir sözcük de onu sarfeden kimsenin çok farklı algılanmasına neden olabilir. Konu ve sözcüklerin seçimini, tonlama ve vurgulamayı yüz ifadem ve davranışlarımla bütünleştirip konuşmamı karşımdaki kimsede istediğim etkiyi uyandıracak bir araç haline getirdim. Bunu yaparken tabiilikten ayrılmamaya gayret gösterdim.
Efendim bugünlük bu kadar. Saygılarımla. Hoşçakalın.
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
At binenin, kılıç kuşananın Yazan Manolya
Cvp: At binenin, kılıç kuşananın Yazan Sabri Tandoğan