Sayın Gözdem Hanım,

3.11.2008 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, her zaman iyiyi, güzeli, doğruyu arayan ve o yolda giden temiz kalbinle ne güzel örnek bir yaşantın var. Seni seviyor, seninle iftihar ediyoruz.

Değerli yavrum, ne güzel belirtmişsin, hayatta önemli olan olaylar değil, o olaylar karşısında takınmış olduğumuz tavırdır. Bugün, toplumumuzda ne yazık ki çok kötü bir tavır alış var. Düşman içimize girmiş. Meclisimize kadar gelmiş. Memleketimiz arabalarımızı, otobüslerimizi, ambulanslarımızı, itfaiye arabalarımızı yakacak kadar gözleri dönmüş alçaklar, namussuzlar, vatan ve insanlık düşmanlarının şerrine maruz kalmış... Binlerce cam kırılıyor, kimseden çıt çıkmıyor. İnsanlar biraraya gelseler yeter diye bağırsalar, bu ses okyanuslar ötesinden duyulur. Ben, günlerdir deli gibiyim, mecnun gibiyim. Mütemadiyen ağlıyorum. Ne uyku, ne dinlenme. Sadece acı, ıstırap ve gözyaşı. Yetmiş beş yaşındayım, evin içinde bile yardımla yürüyorum. İçimden sokağa çıkmak, avazım çıktığı kadar bağırmak geliyor. Ey, dükkanlarına bomba atılanlar, ey arabaları cayır cayır yananlar, kanınız mı kurudu, öldünüz mü, üstünüze ölü toprağı mı serpildi? O kadar mı korkaksınız? O kadar mı yüreksizsiniz? Nedir bu hal! Topraklarımız satılıyor, bankalarımız satılıyor, işyerlerimiz satılıyor. Satılacak birşey kalmadı, sıra milli piyangoya, yollara, limanlara geldi. Milli piyango her ay bu devlete milyarlarca para bırakıyor. Altın yumurtlayan bir tavuk. Bunu gavura vereceğiz de kazancımız ne olacak? Bilmiyorum, topyekun Atatürk’ün tabiriyle bir gaflet, delalet ve ihanet içindeyiz. İlk sevindirici haber bir televizyon kanalından dün gece geldi. Aslan Kasımpaşa’lılar düşmanın geldiğini görünce kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, ihtiyarıyla Allah belanızı versin, Allah’ın yedi katrilyon belası üzerinize olsun diyerek bu hainlerin, bu insanlık düşmanlarının, bu içi insan dolu belediye otobüsüne molotof kokteyli atan gözüdönmüşlerin üzerine yürümüşler. Yeter artık demişler, yeter artık. İşte böyle yavrum. Yeni İstiklal Harbimizin ilk şerefli insanları Kasımpaşa’dan çıktı. Allah onlardan razı olsun. Senin de çok sevdiğin, kıymetli şair Mehmet Akif,

“Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

diyordu. Değerli yavrum, bütün mesele vatanına, toprağına, bayrağına sahip olabilmekte. İtalyanların bir atasözü var: “Düşman, çiçek göndermez.” Diye. Bu düşman ister dışardan gelsin, ister içerden farketmez. Bütün mesele her birimizin bir Nene Hatun olmasında. Tarih bize şunu gösteriyor. Böyle korkaklıkla, gevşeklikle, görmemeziliğe gelmekle, bakar kör olmaklahiçbir yere varılamaz. Tarih buna şahittir. Kainatın en hassas, en ince en güzel, en zarif insanı Resulullah Efendimiz, gün geldi kılıcını çekti, ordunun en başında arslanlar  gibi savaştı. Bazı efendiler bilsin ki el ovmakla, tatlı dille, güler yüzle her mesle halledilmiyor. Peygamber Efendimiz bunun en güzel delili. Herbiri ayrı ayrı birer pırlanta olan kahraman polislerimizin üzerine yağmur gibi taş atılırken hiçbirşey omamış gibi davranmak, olayları demokresinin gereğidir, bunlar da olacak ne yapalım Avrupa Birliği böyle istiyor deyip, seyirci kalmak nasıl bir düşüncedir onun cevabını senin hiç kirlenmemiş yeni yağmış kar kadar temiz vicdanına bırakıyorum sevgili yavrum.

Selam, sevgi ve saygı ile.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :