Çok Muhterem Efendim, Size bu satırları yazarken bir yandan bir Ney Taksimi çalıyor kısık bir ses ile ve beni dört duvar odamdan çıkartıyor adeta, yemyeşil çayırlara, şırıl şırıl akan derelere götürüyor, bazen kendimi uzun selvilerin kapladığı eski bir mezarlıkta bazen ahşap bir camide gibi hissediyorum, bazen arnavut kaldırımlı cumbalı evlerin arasında yürüyorum, bazen şehir hatları vapuruna binip bir kız kulesine bir topkapı sarayına bakıyorum. Sonra üzülüyorum Muhterem Efendim, içim burkuluyor, yaşanan olayları duyunca-görünce, hele hele sizin yazdığınız o satırları okuyup, üzüntünüzü, hıçkırıklarınızı hissedince içim daralıyor. Buna sebep olanları Yüce Allah'a havale ediyorum, ümidimi yitirmiyorum asla, güzel günlerin geleceğine inanıyorum, pırıl pırıl insanımızın üzerindeki tozu toprağı silkeleyip, "durun bakalım" diyeceğine ve onların nurunun zulmeti boğacağına inanıyorum. Hürmetle ellerinizden öpüyorum Efendim, dualarınıza hem biz evlatlarınızın hem de ülkemizin ihtiyacını arzediyorum. Tekrar tekrar ellerinizden öpüyorum... Not: Çiğdem Ablamız'ın derlediği sohbetlerinizden bölümleri her hafta heyecanla bekliyor, zevkle okuyor, notlar alıyorum. Bu vesile ile ona şükranlarımızı sunmak istiyorum; Allah sizden razi olsun Çiğdem Ablamız!

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :