Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Mozart dinlemek tavuklardaki verimi artırıyor
Gönderen : Göksu
Tarih : 11/9/2008 8:25:32 AM


Saygılar Sabri Bey Amca, ellerinizden öperim.


 


Geçenlerde tavuk yumurtası ticareti ile uğraşan bir tanıdıkla kısa bir sohbet ettik. İşlerin nasıl olduğunu sordum. “Bu mevsimde işler iyi gidiyor. Buradaki yumurta talebini şu an ki hayvanların verimi ile karşılayabiliyoruz. Ama tavuklar biraz yaşlandı verimi düştü. Yakın zamanda onları değiştireceğim. Şimdilik Mozart yetiyor” dedi. “Nasıl yani?” dedim, gözlerim fal taşı gibi açılmış bir şekilde. Hatta birden de ürperdim Mozart’ı duyunca.“ Hayvanların verimi artsın diye klasik müzik mi dinletiyorsun” dedim. “Evet, Mozart’ı çok seviyorlar. Ama sadece Mozart.  Ben dayanamıyorum, hiç birşey anlamıyorum Mozart’tan ama tavuklar çok seviyor” dedi. “Bunu nerden öğrendin de tavuklarına uyguladın” diye sordum. “Büyük yumurta üreticileri de Mozart dinletiyorlar. Bende denedim. Hayvanların yumurtlama verimi arttı.” Dedi. “Peki, başka müziklerde olmuyor mu? Mesela pop müzikte…”. “Hayır” dedi. “Denedim ama olmadı. Klasik müziği seviyorlar. Bende anlamış değilim. Ama verimi arttırdı. Bende sürekli Mozart dinletiyorum” dedi.


Arkadaşım farkında mıydı dediklerinin öneminin, bilemiyorum ama bu olay bende derin izler bıraktı. Hemen aklıma Siz geldiniz, “bu konuyu Sabri Bey Amcama anlatmalıyım” dedim.


 «««


 Sitenizde Hürrem Sultan ile ilgili yazı dizilerini bende kendime aldım. Okudum ve tekrar okudum. Aslında hepsi Sizin söylediklerinizdi. Bir bölüm benim çok ilgimi çekti. Hürrem Sultan, “hayatın her köşesini izledim, herşeyin nedenini öğrenmeye, öğrendiklerimi de hemen uygulamaya çalıştım. Böylelikle insan tabiatına hâkim oldum” diyor. Siz, hayattaki en zor olayın, insanları tanımak olduğunu söylemiştiniz. Bir de “ben, yeni öğrendiğim bir şeyi hayatıma hemen uygulamaktan çok zevk alırım” demiştiniz. Burada şöyle bir sonuca vardım: insanları tanımanın yolu öğrendiğin güzellikleri hayatında uygulamaktan geçiyor. İnsanları tanımak için başka bir yol yok .


Demek ki bu konuya daha da fazla önem vermeliyiz. İlk aşama insanları tanımak ise bu demektir ki basamağın diğerine çıkabilmek için önce öğrendiğin güzellikleri harfiyen hayatına uygula. Ama bu iş hiç de kolay değil. Tekâmül etmek gerçekten de çok zor bir iş. Sürekli bu düşünce ile yaşıyorum. Siz demiştiniz, “günün en küçük hareketleri karakteri yapar ve yıkar” diye. Bu da sürekli bir dikkat istiyor. Şu anda ancak gerektiğinde dikkatli olabiliyorum. Sizden biliyorum “deha dikkattir”. Hani “dikkatli ol” unacak işler vardır. Ancak o zaman aklıma dikkatli olmak geliyor. Japonlar bu işi ne kadar da güzel anlamışlar. “küçük, basit, önemsiz, sıradan diye kelimeleri yok.”


Bu son zamanlar da Japonlara bende hayranlık duymaya başladım. Merak ettim. Anayasalarına bir göz attım. Anayasaları “Biz” diye başlıyordu. “biz, Japon halkı…” diye başlıyordu. Burada aslında çok önemli incelik var. Merhum, Büyük İnsan, Mehmet Akif Ersoy’un “Safahat” ında da Japonlar ile ilgili şiiri var. Orada,


“Siz gidin, saffet-i İslâm’ı Japon’larda görün!”  diyor.  İki satır altında,


“Müslüman denmek için tek eksiği ancak tevhîd.” Diyor. Şimdi düşündüm de ben bu şiiri neden Siz ve Gönül dostlarıyla paylaşmıyorum. İnternette baktım. Bulamadım. Şimdi kitaptan yazayım.


 


JAPON’LAR


Sorunuz, şimdi, Japon’lar da nasıl millettir?


Onu tasvîre zafer-yâp olamam, hayrettir!


Şu kadar söyliyeyim: Dîn-i mübînin orada,


Rûh-u feyyâzı yayılmış, yalınız şekli: Buda.


Siz gidin, saffet-i İslâm’ı Japon’larda görün!


O küçük boylu, büyük milletin efrâdı bugün,


Müslümanlıktaki erkânı siyânette ferîd;


Müslüman denmek için eksiği ancak tevhîd.


Doğruluk, ahde vefâ, va’de sadâkat, şefkat;


Âcizin hakkını i’lâya samîmî gayret;


En ufak şeyle kanâat, çoğa kudret varken;


Yine ifrât ile vermek, veren eller darken;


Kimsenin ırzına, nâmûsuna yan bakmıyarak,


Yedi kat ellerin evlâdını kardeş tanımak;


“öleceksin!” denilen noktada merdâne sebat;


Yeri gelsin, gülerek, oynayarak terk-i hayat,


İhtirâsât-ı husûsiyyeyi söyletmiyerek,


Nef’i şahsîyi umûmunkine kurbân etmek…


Daha bunlar gibi çok nâdire gördüm orada.


Âdemin en temiz ahfâdına mâlik bir ada.


Medeniyet girebilmiş yalınız fenniyle…


O da sâhiplerinin lâhik olan izniyle.


Dikilip sâhile binlerce basîret, im’ân;


Ne kadar maskaralık varsa kovulmuş kapından!


Garbın eşyâsı, eğer kıymeti hâizse yürür;


Moda şeklinde gelen seyyie gümrükte çürür!


Gece gündüz açık evler, kapılar mandalsız;


Herkesin sandığı meydanda, bilinmez hırsız.


Ya o mahviyeti insan göremez bir yerde…


“Togo” nun umduğunuz tavrı mı vardır? Nerde!


“Gidelim!” der, götürür! sonra gelip tâ yanıma;


Çay boşaltırdı ben içtikçe hemen fincanıma.


Müslümanlık sanırım palıyacaktır orada;


Sâde Osmanlı’ların gayreti lâzım arada.


Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,


Ulemâ, vahy-i İlâhîyi mi bilmem, bekler?


 


Saygılar Sabri Bey Amca, SEVGİLER, ellerinizden öperim.


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Mozart dinlemek tavuklardaki verimi artırıyor Yazan Göksu
Cvp: Mozart dinlemek tavuklardaki verimi artırıyor Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]